♧ 27 ♧

7.3K 669 161
                                    

Soğumuş kahvesinin bardağını masada daireler çizerek parmaklarının arasında  döndürürken karşısındaki sandalyenin çekilmesi ile başını kaldırdığında pembe saçlarının siyaha değiştirilmiş olduğunu görünce gülümsedi.

" Uzun zaman oldu. Sanırım kafan düşündüğümden de fazla karışıkmış."

Jongin burukça gülümsediğinde genç kız  yüzündeki ciddiyeti koruyordu. Olacak olan ikisi için de malum iken Jongin söze nereden başlaması gerektiğini bilemeyişi ile uygun bir başlangıç arar gibi gözleri etrafında gezinirken diline yakın sözcükten başladı.

"Kafa karışıklığım geçmiş değil. Ama emin olduğum bir şey var ki ben  bu halde iken seni de yormak istemiyorum. Gerçekten harika birisin, her açıdan. En güzel şekilde sevilmeyi de hak ediyorsun."

" Anlıyorum. Devam etmene gerek yok. Doğru sözcükler için kendini zorlamana gerek yok. O gün de dediğim gibi.. Yeni aşklara sarılacak kadar genciz. Seninle iken mutluydum ve seni sevmiştim. Ama devam etmekte ısrar edecek değilim. Miadı dolmuş  bir ilişkiye ısrar edemem, buna gururum el vermez. Yürümüyorsa zorlamanın anlamı yok. Yaşattığın tüm güzel anlar için teşekkür ederim. Umarım seveceğin kişi ile mutlu olursun. Çünkü ben mutlu olacağım. Kendine iyi bak ve yakıştığını düşünüp sakal traşını ihmal etme çünkü yakışmıyor."

Jongin şaşkınlıkla kendisine uzatılan eli tuttu. Zorla da olsa gülümseyen kıza kendisi de burukça gülümsedi. Kafeden çıkarken hızlı adımları ile savrulan siyah düz saçları onun bu ayrılığı çoktan kabullendiğini, bekleyen şoförü ise bu kısa  veda konuşmasına önceden hazırladığını gösteriyordu. Hesabı ödeyip kafeden çıktığında üç gündür diğerini düşünmenin zihninde oluşturduğu ağırlıkla sızlayan şakaklarını ovdu. Arabasına atlayıp evine sürdü.

Evine ulaştığında bahçeden geçerken çiçek serasının kapısının açık olduğunu görünce oraya yöneldi. Ne zamandır uğramamıştı. Çiçek serasında biraz oyalanmak sızlayan başını dindirebilirdi. Açık kapıdan içeriye girer girmez kendisini karşılayan hoş kokularla gözlerini kapattı. Onlarca çiçeğin kokusuna dahi işleyen güzellikleri ruhunu okşarken seranın içinde adımladı. Küpe çiçeklerinin önünde durup diplerinde onları rahatsız eden yabani otları temizlerken toprağın nemli olduğunu farketti. Anlaşılan Kyungin kendisinden önce serada epey vakit geçirmişti. Belki hâlâ  serada idi. Jongin ihtiyar kadını şaşırtmak için seranın içerisinde eğilerek sessiz adımlarla ilerlerken orkidelerin olduğu tarafta hissettiği harketlenme ile o tarafa ilerlerken biraz sonra yapacaklarının heyecanı ile gülmemek için dudaklarını ısırdı. Yaklaştıkça artan hareketlilikle aniden ortaya çıkınca çarptığı bedenle dengesini kaybederek yere yıkıldı. Başını çarptığı göğüsten kaldırınca iri kara gözleri görünce anında toparlanarak üzerinden kalktı, elini diğerine uzattı. Gözlerini onun şaşkın bakışlarından kaçırırken mırıldandı.

" Seni Kyungin sandım. Özür dilerim. "

KyungSoo doğrularak üzerindeki toprak ve yaprak parçalarını silkelerken söylendi.

" Büyükanneyi mi düşürmeyi planlıyordun yani?"

"Yok hayır. Sadece bizimkine küçük bir oyun yapmak istemiştim. O alışkındır bana."

KyungSoo Jongin'in çekingen ve sakınan tavırlarına bir parça alındı, burukça gülümserken fısıldar gibi konuştu.

We Got MarriedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin