♧ 9♧

8.2K 711 140
                                    

Teslimattan dönerken yolda gördüğü polisler ve kalabalık ile motorsikletini kenara çekti. Evlerine yakın bir mevzi olduğu için endişe ile polislere yaklaştı.

" Memur bey bir durum mu var?"

" Evet kaza olmuş. Yaşlı bir kadın karşıdan karşıya geçerken araba çarpmış."

KyungSoo bir anda kalbine dolan huzursuzlukla daha fazla bilgiye ihtiyaç duydu.

" Kazazedenin kimliği belli mi?"

" Ahh. Evet ünlü iş kadını Kim Kyungin."

" Kim Kyungin mi?! Durumu nasıldı?"

" Hastaneye kaldırıldı. Ağır yaralı görünüyordu. Zaten biraz yaşlı.  Doktorlar daha iyi bilir tabi de bence kurtulmaz. Kurtulsa da çok yaşamaz."

KyungSoo bir anda çözülen dizlerinin bağı ile olduğu yere yığıldı.

Oysa daha dün birlikte tavuk yemişler ve
ondan önceki günlerde olduğu gibi Kyungin onu torunu ile evlendirmek için ısrar ediyordu. Bir an için acaba diyecek oldu. Ama bu kadarı da olamazdı. Onu ikna etmek için bu kadarı fazlaydı. Ardı ötesi bir evlilik için bu kadar oyun..Bu olanlar oyun olamazdı..  Ve bulunduğu yerde resmen kaza olmuş kalabalığın ayaklarının altında her yer kan olmuştu. KyungSoo kendisine doğru süzülen ince kan sırasını görünce midesinde bir dalgalanma hissetti. Boğazına yükselen acı su ile bir anda kustu.
Midesindeki dalgalanma dinmiyor, içinde ne var ne yoksa her şeyi boşaltmasına rağmen kasılmaya devam ediyordu. Sırtından süzülen soğuk terlerle bir anda titredi. Birileri kollarından tutup onu kaldırmaya çalışırken o hala süzülen kandan gözlerini ayıramıyordu.
Zihnindeki tek görüntü Kyungin'in onu ne kadar özlediğini söyleyerek her gün ziyaretine gelip elini sıkıca tutmasıydı. Yaşlı olduğunu ve gelip gitmesinin ne kadar zor olduğunu söylediği de hatırına düşünce sanki kalbi iki değirmen taşının arasında öğütülüyormuşçasına canı yanıyordu.
Kendi büyükannesini de aniden kaybedişi  kafasında uğuldayan düşüncelerin arasına karışınca aklının iplerini tamamen saldı. Büyükannesi trafik kazası değilse de girdiği bir şeker koması sonucu aniden onların hayatındaki yerini boşaltmıştı. Evlerinde ona ait her şey boş kalmıştı. Yemekler hep bir tabak artardı.
Aradan uzun zaman geçmesine rağmen o hala bir kaşık fazladan koyardı. Büyükannesi onun en büyük alışkanlığıydı.
Yaşlı olmasına rağmen arkadaşı gibi onu dinler, ne isterse yerine getirirdi.
Şimdi onun gibi Kyungin de mi aniden ondan kopuyordu?

Boğazını yırtarak yükselen genzindeki yakıyı arttıran bir hıçkırıkla hayretle genişlemiş gözleri yaşlarla doldu.
Etrafında olup bitenleri algılayamıyordu.
Oraya buraya bakıyor, gözlerinin gezindiği yerlere kulağını da uzatıyor ama ne gördüklerini algılayabiliyor ne de işittiklerini anlayabiliyordu.
Hissettikleri kalbini ezen bir vicdan azabı, ciğerlerini yakan bir kayıp ve yanaklarını sızlatan tuzlu göz yaşıydı.

" Benim yüzümden. "

KyungSoo elinin ulaştığı her yeri itti ve çekti. Elinde neyi tuttuğunun idrakinde bile değilken sadece vuruyor, itiyor ve fırlatıyordu.

" Benim yüzümden. O benim yüzümden öldü."

Kendisini sıkan tutuşları itiyor, çırpınıyordu.

" Büyükanne Kyungin benim yüzümden öldü. Benim yüzümden. Lanet olası ben yüzünden. Benim yüzümden."

Kolunda hissettiği ince bir acı ile gözleri karardı ve zihnindeki kargaşa bir anda durdu.

We Got MarriedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin