♧ 32 ♧

8.6K 634 292
                                    

" İyi misin?!"


Yatağındaki adamın düzensizce inip kalkan göğsünü izlerken göz bandı yüzünden uyuyor olup olmadığını seçemeyip nihayet sormuştu.

" Hımm.."

Kesik kesik ve hırıltılı nefesinin düzensizliğine takıldı.

" Gerçekten iyi misin?"

Jongin göz bandını aralayıp diğerinin, odanın loş ışığında parlayan iri kara gözlerine baktı. Yatağında doğrulup baş ucundaki ışığı kuvvetlendirdi. Günlerdir okudukça uzayan kitabı eline aldı. En son geldiği sayfayı açtı.

" Stresli misin?"

Jongin kitapta gözlerine çarpan ama zihninde anlam bulamayan yazılara bakarken diğerinin sorusunu düşündü. Başını çevirip de diğerinin ilgili bakışlarını görünce mırıldandı.

" Sana sarılabilir miyim?"

Bu soru müsaade istemiyor sadece diğerine olacağı haber veriyordu. Jongin yatağında uzanan gence aralarındaki mesafeye rağmen sarıldı. Başını göğsüne yasladı. Gözlerini yeniden kapatırken mırıldandı.

" Böyle kalabilir miyim?"

KyungSoo yarı uykulu gözlerinin şaşkınlığı ile ona bakarken ne diyeceğini bilemedi. Yarı aydınlık geniş odada eşyalar hayalet gibi görünürken sanki onları izliyorlarmışçasına bu yakınlıklarından utandı. Onu itemedi. Ama onu gizleyebilirdi. Kollarını göğsünde dinlenen adamın başına sarıp onu sakladı. Bu daha az utanç vericiydi. Neden utandığını bilmiyordu. Kalbi tedirgin olduğu kadar şaşkın, her vuruşunda göğsüne sancılar yayıyordu. Ellerine değen saçların yumuşaklığına avuçlarını daha çok yasladı. Eşyalar hala onları izliyordu. Oda biraz daha karanlık olsa belki daha az utanırdı. Gerginlikle avuçlarına dolan saçlara parmaklarını geçirdi. Parmak uçları ile saç diplerini hissedebiliyordu. O şekilde durdu. Jongin'in  açık bıraktığı ışık göz kapaklarına yığılan uykusundan çalıyordu. Ne yazık ki yetişemeyeceği kadar uzaktı. Çaresiz gözlerini kapattı. Parmaklarının arasındaki saçları sıkıca tuttu. Canını yakmış olabileceği endişesi ile parmaklarını saçlardan aceleyle çözdü.
Elleri tek seferde bu dokunuşları alışkanlık edinmiş olmalıydı, belki de diğerinin saçlarının yumuşaklığı bu türden bir cazibeye sahipti. Elleri usulca yumuşak saçlarda, başından ensesine doğru inip çıkarak gezindi. Bir ara ensesinde durdu. Teninin sıcaklığından kaçarak eli geniş omuzlardan inen sırtına kaydı , bir süre de orada gezindi. Göz kapakları titreyerek indi. Işık artık kaybolmuş onları izleyen eşyaların ürperticiliği silinmişti.

Sabaha değin uykularda işkence eden kâbusların gerçekte saniyeler sürdüğüne inanmak mümkün değildi. Aniden gözlerini araladığında ağarmakta olan gün ile odaya sinen geceden kalma serinlikle titredi. Avucunda sıktığı kumaş  parçasına başını kaldırıp baktığında diğerinin tişörtü ile avuçlarını doldurmuş olduğunu gördü. Jongin hâlâ kendisine sarılmış göğsünde uyuyordu. Eğer kâbuslar bulaşıcı ise gördüklerinin ona sıçramamış olmasını diledi. Hızlı hızlı inip kalkan göğsündeki başı okşadı. Eğer kâbusları ona bulaşmışsa bu şekilde dağıtmayı umdu.

Karanlık sökün ettikçe aydınlanan odada gözleri hiç uyumamışçasına açık tavanı izliyordu. Aylar öncesine kadar kendi halinde dükkanları ve üniversitesi arasında yoğun ve monoton bir hayat sürerken şimdi bir şekilde evlenmiş ve birisi ile bir yatağı paylaşıyordu. Haftalar öncesine kadar evlilik hiç düşünmediği, bir yaşam gerekliliği iken ismi artık birisinin ismi ile anılıyordu. Günler öncesine kadar kalbinde daha önce hiç tatmadığı heyecanlar uyandıran genç şimdi göğsünde uyuyordu. Beline sarılı kollar, birisi ile  evli olmanın verdiği aitlik duygusunu fazlasıyla hissettiriyordu. Bu aitlik duygusu sadece kağıt üstünde söz  hakkı olan basit bir evlilik için fazlaydı. Bu duygular doğrudan, evli olduğu adamın kollarındaki sıcaklıktan kendisine ulaşıyordu. Kollarını iyice sardı okşadığı başa,  kollar iyice sardı belini.

We Got MarriedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin