Kalabalıktan alkışlar yükselirken Loras Albina'nın eline yüzüğünü taktı. Albina sahte gülümsemeler gösterirken dişlerini sıkıyordu. İnsanların kendisi hakkında söyledikleri kulaklarını tırmalıyordu: "Rodrigo ile ilişkisi olduğu söyleniyor hala. Şimdi de evleniyor."
"Hepsini deniyor sanırım."
Albina başını dik tutmaya çalıştı. Loras konuşmaları dinlemiyor gibiydi. Oldukça mutlu gözüküyordu. Yüzündeki gülümseme ve bakışları oldukça samimiydi. Albina Loras'ın samimi bakışları altında eziliyordu. Ona hiç samimi olamayacaktı. Kim olduğunu öğrenmeyecekti.
Loras Albina'nın belini sarıp kendine çekti. Loras yaklaştıkça Albina'nın kafasındaki ağrı bir melodi haline geldi. Bu melodi kalp atışı gibiydi, can çekişi gibiydi. Kontrol edilemeyen güçsüzlüktü. Zayıflık... Duygular zayıflıktı.
Loras dudaklarını nazikçe öperken Albina ona karşılık verdi. Gözlerini sıkıca kapalıydı. Biliyordu ki yaşadıkları bir gösteriden ibaretti. Aklında başka biri canlandığında gözlerinin dolduğunu hissetti. Görüntüler öldürüyordu onu yavaş yavaş. Yanağından bir yaş usulca süzüldü. Başındaki ağrı hızla saplandığında kaşlarını çattı. Çok canı yanıyordu. Loras'ın kolunu sıkıca tuttu. Zihnini okumak isteyen onca insanı hissediyordu. Loras geri çekildiğinde Albina'ya endişe ile baktı. "Ne oldu?"
"Gitti."
Albina'nın gözleri dolu dolu oldu. Çaresizce içine haykırmak istiyordu fakat onu bile yapamıyordu çünkü duyulacaklardı içine haykırdıklarını, hatta fısıldadıklarını.
∆∆∆
Albina ve Loras odalarına çıktıklarında ikisi de bir süre ayakta beklediler. İkisi de evli bir çifti artık. Olaylı düğünleri bitmişti sonunda. Rodrigo Albina'yı rahat bırakmamış ve zihnini esir almıştı. Yeminlerini ettikten sonra ise gitmişti. Geriye ise Albina'nın baş ağrısı kalmıştı. Bunun dışında düğünde her şey kusursuzdu. Yemekler, turnuvalar, gösteriler... Sonunda düğünleri bitmişti.
Albina odaya bir göz attı. İkisi de aynı odayı paylaşacaklardı. Büyük odanın bir köşesinin zemini çıkıntılıydı. Yatakta bu bölümde yer alıyordu. Yatağın üst tarafından beyaz tüller sarkarken yere uzanıyordu. Karşı tarafın da büyük camlar, camların önünde oturmak için masa ve sandalyeler bulunuyordu. Kapının karşı tarafında ise dolaplar yer alıyordu. Dolabın yan tarafında iki kapı daha vardı. Bu kapının biri banyo iken diğeri büyük bir terasa çıkıyordu. Terasta, oturmak için koltukların yanı sıra bir duvarı silahlarla kaplıydı. Bu duvarı Albina özel olarak istemişti çünkü insanların bakışlarından rahatsız olduğu için artık çalışmalarını balkonda devam edecekti.
Akşam olmak üzereydi. Güneşin son ışıkları içeriye vururken Albina yatağına yöneldi ve oturdu. Loras'a bir süre baktı. "Nasıl uyuyacağız?"
"Yardımcılardan biri bile bizi ayrı yatarken görürse bu direk babamın kulağına gider."
"Yani yan yana yatacağız." Albina kafasını anladığını belirtircesine sallamaya başladı. Dalgındı. Loras ile artık evliydi. Bir ömür onunla olacaktı belki de ama kimin oğlu olduğunu düşününce bu fikir ona birden uzak geldi. Oturduğu yatağından kalktı ve balkona çıktı. Güneş batıyordu. Hava çok soğuktu. Albina balkona çıktığında soğuk hava yüzüne vururken büyüdüğü ev geldi aklına. Neredeyse orası kadar soğumuştu hava. Albina soğuk havayla ellerini bedenine sararken biraz olsun ısınmayı umdu. Kafası çok doluydu ve rahatlamak istiyordu. Biraz olsun geçmişine bağlı kalmayarak yaşamak istiyordu. Herkesten bağımsız kendi hikayesini yazmak, zaman dilimini unutmak, mutlu bir aile istiyordu ama karşısına hep geçmişi çıkıyor ve Albina'yı umutlarından, hayallerinden, sevincinden mahrum bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasyDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...