46.bölüm | Son Haykırış

8.1K 642 22
                                    

  Rodrigo atıyla birlikte, ormanda bildiği kestirme ve gizli yolları kullanarak en yakın hanenin kalesine doğru yola koyuldu. Gece vakti etraf zifiri karanlıktı. Etrafını çok zor görüyordu ama güvende olduğunu biliyordu. O yolları küçüklüğünden beri ezbere biliyordu. Seçtiği hanenin kalesine, zor zamanlarda kaçabilmek amacıyla yapılmış tünelden girecekti ve insanların arasına karışacaktı. Ardından olayı anlamak için uğraşacaktı. Planı kolaydı. Asıl, işin aslını öğrendikten sonra ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

  Planladığı yere geldiğinde atından indi ve bir köşeye bağladı. Etrafına bir göz atıp görebildiği kadar etrafı izledi. Bir sonuç alamayınca ise yere eğildi ve avcunu toprakla buluşturdu. Bütün vücudu toprağa kilitlenmişken toprağın içindeki yaşamı hissetti. Ağaç köklerinin karışık dokusu, toprağın altındaki hayvanların hareketlerini ve az ileriden gelen askerlerin adımlarını...

  Hızla elini çekip ayağa kalktı. Bir ağacın arkasına geçip beklerken eli kılıcını sıkıca tutuyordu. Yavaşça kılıcını kınından çıkarıyorken askerler Rodrigo'ya oldukça yaklaşmıştı. Rodrigo son kez derin bir nefes alıp askerlerin karşısına çıktı. Kılıcını hızla birinin boğazına geçirdi. Adam ne olduğunu anlamadan yere yığıldı ve can çekişerek kıvranmaya başladı. Rodrigo kanlı kılıcını soğukkanlılıkla adamın boğazından çıkardı. Bu görüntüden hiç etkilenmemişti. Çocukluktan beri düşmanlarına acımamayı öğrenmişti. Çok sayıda insanı öldürmüş, savaşlara katılmıştı. İnsanların ölümü onu etkilemiyordu, sadece değer verdiği kişiler onun için bir şey ifade ediyordu.

  Bakışlarını diğer askere çevirdi. Kılıcını hızla askere doğru vurdu. Asker, Rodrigo'nun kılıcını kolaylıkla geri püskürttüğünde Rodrigo askerin arkasına doğru hızla geçip dizinin arkasını kesti. Adam tek ayağının üstüne çöktüğünde Rodrigo belindeki hançeri çıkardı ve adamın saçını tuttu. Adam başına geleceğini anlamış gibi dikleşti. Rodrigo ise hızla hançerle adamın boğazını kesti.

  Hançeri ve kılıcındaki kanı sildi ve geri yerlerine koydu. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Arada hislerini kullanarak yakınlarda birinin olup olmadığı kontrol ediyordu.

  Kısa süre sonra büyük kalenin surlarını gördüğünde bir yere saklandı ve etrafı izledi. Kimse olmadığı bir zamanda koşmaya başladı ve ulaştığında kendini tünelin girişine doğru attı. Sarmaşıklarla kapatılmış demirleri tutup kendine doğru çekti ve demir parmaklıklar zor da olsa açıldı. Giriş tünelin tavanındaydı. Kendini aşağıya attığında ayaklarının üstüne sertçe yere indi. Kılıcını tekrar kınından çıkardı ve hazırda ilerlemeye başladı. Tünel oldukça sessizdi fakat uzaktan çığlıkların yankıları geliyordu. Kaşları çatılırken adımlarını hızlandırdı. İçindeki kötü his kendini yine rahatsız edici bir şekilde belli ediyordu. Tünelin çıkışına ulaştığında çığlıkların sesi net bir şekilde duyuluyordu. Rodrigo başını kaldırıp çıkışın önünü kapamış dar demir parmaklıklara doğru bakarken alnına bir kaç damla kan damladığında hızla geri çekildi. Eliyle alnındaki kanı sildiğinde bir süre ne olduğunu anlamaya çalıştı. Kan olduğunu fark etmemişti. Tavandaki demir parmaklıkları aşağıya doğru çekti. Bir yere tutunup yukarıya çıktığında karanlık bir bölümdeydi. Karşısındaki manzara ise kusmasına neden olacak türdeydi. Üst üste dizilmiş ölü bedenler yolu adeta tıkamıştı. Kanları tazeydi, bu katlediliş tazeydi.

  Kılıcını sıkıca kavradı ve dikkatini kulağına gelen seslere vermeye çalıştı. Çığlıklar ölümden önceki son haykırışlardı. Onu kılıç sesleri takip ediyordu. Aklına annesinin öldüğü gün gelmişti. O gün de her yerde kan vardı. Askerler delicesine sarayda dolaşırken Rodrigo annesinin kanlar içindeki bedeninin önünde ağlıyordu. Kulağına hiç dinmeyecek gibi duran çığlıklar ve bağışlar vardı. Çocuk olmasına rağmen o günü asla unutmamıştı, unutmayacaktı.

  O güne benziyordu yaşadığı gün. Sessiz koridorda ilerleyen sanki çaresiz küçüklüğüydü. Harke'nin savaşı hariç gördüğü savaşlarda hiç böyle sesler duymamıştı. Ne ile karşılaşacağını kestiremiyordu. Dikkatini seslerin geldiği yöne verdi ve ilerlemeye devam etti. Çığlıklar ve bağırışlar artık çok net duyulduğunda Rodrigo korkunç manzara ile karşılaştı.

  Kalenin avlusuna bakan bir yerdeydi. Sinirle yüzü gerildi. Bir kaç kişi ölü bedenlerin üstüne çıkmış insanların ölüm emrlerini vermeye devam ediyordu. Bir yandan da bağırıyorlardı: "Bizim tarafımızı tutmayan başka var mı? Hayvanlarımız aç bekliyor!"

  Rodrigo nefesini tutmuş bekliyordu. Kendini olabildiğince sakladı. Emri veren adamları daha önce hiç görmemişti. Bir süre onları inceledi. En başta olduğu belli adamın simsiyah saçları kısaydı. Yüzü oldukça keskin hatlara sahipti. Kırmızı gözlerinin altında siyah boya vardı. Üstünde ki kıyafet daha önce görmediği türdendi. Rodrigo adamın gözlerinin içine bakıyorken adamla göz göze geldiğinde Rodrigo'nun şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Gördüklerine bir süre inanmak istemedi.

  Adam Rodrigo'ya gözlerini kısarak bakıyordu. Şüphelenmişti. Rodrigo'nun ise umurunda değildi. Geriye çekildi ve arkasını döndü. Ardından hızla koşmaya başladı. Önünü görüyordu ama aklı tamamen başka bir yerdeydi. Yavaşça fısıldadı: "Albina..."

  Adımlarını hızlandırırken geldiği tünele geri atladı ve indiği tünelde koşmaya devam etti. Arkasından askerler geliyordu. Bunu duyuyordu ama umurunda değildi. Sadece oradan gitmek istiyordu. Tünelin sonuna geldiğinde kendini yukarıya doğru attı ve ellerinin yardımıyla yukarıya çıktı. Açık alana kendisini düşünmeden attı. Koştuğu yollara atılan oklara rağmen arkasına bakmadan koşmaya devam etti. Sonunda bir ok omzuna sapladığında acıyla irkildi fakat bu onu durdurmaya yetmemişti.

  Acı onu durdurmuyordu çünkü çok daha önemli bir nedene kilitlenmişti. Ayağına saplanan oka rağmen koştu. Atını gördüğünde üstüne hızla atladı. "Deh!" Atı son hız koşmaya başladığında ayağındaki oku bağırarak çıkardı. Arkasına takılan atlılar umurunda değildi. Ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Büyük bir ikilemdeydi. İkilemde kalmak Rodrigo'yu her zaman sinirlendirmişti. Hedefi şaşarsa kaybetme ihtimali yükseliyordu.

  Ellerinde bir uyuşukluk seziyordu ve bunun nedenini biliyordu. İçinde tuttuğu güç dışarı çıkabilmek için çabalıyordu. Rodrigo bu sefer onu tutmayacaktı. Arkasındaki askerlere baktığında çok sayıda olduklarını ve yaklaştıklarını gördü. Sağlam elini kaldırıp avucunda oluşan ateşe bir süre baktı. Ardından tüm hırsıyla ne olacağını bilmediği ve ilk defa deneyeceği bir şey yaptı. Elindeki ateşi bir atlıya doğru fırlattı. Ateş küçük bir kıvılcım olsa da adamın elbiselerini yakmaya yetmişti. Rodrigo derin bir nefes aldı. Elini savurduğu gibi atının hemen arkasındaki zemin alev aldı ve bir kalkan gibi aralarına engel koydu. Rodrigo gücünün sınırını ve kontrolünü bilmiyordu. Artık öğrenme vakti gelmişti.

  Son kez arkasına, kaleye doğru baktı. Surlara dizilmiş askerler her an saldırmak için bekliyordu. Rodrigo yumruğunu sıktı. Gens bölgesini kurtaramazdı. Önüne döndüğünde bir daha arkasına bakmadı. Sadece aklındaki ismi defalarca tekrarlıyordu: "Albina..."

GİRİFT : YöneticilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin