"Savaştan çekilmeyeceğim!"
"Zorundasın! Ölmek mi istiyorsun? Gitmeliyiz, seni de kaybedemem."
Loras Albina'nın sinirin yerini üzüntüye bırakan mavi gözlerinin içine baktı. "İstediğim cevabı verebilir misin bana, Adela? Bana değecek bir savaş verebilir misin?"
Albina Loras'a yaklaştı. Ellerini yüzüne yavaşça koydu ve okşadı. Onu kaybetmekten ne kadar korktuğunu o ana kadar fark etmemişti. Söyleyeceği her şey Loras'ı kendisinden uzaklaştıracaktı. Bencillikti yaptığı ama kendine engel olamıyordu. Yanında olmasını istiyordu. Alnını alnına koydu ve gözlerini kapattı. Ona huzuru veren bu adama sonsuz saygı duyuyordu. Onun yaptıklarını kimse yapmazdı. İçinde ona karşı olan duygular olup olmadığını bilmeliydi. Belki de istediği savaşı ona verebilirdi. Yüzüne iyice yaklaştı.
Loras ne yapmaya çalıştığının farkına varınca Albina'dan önce davrandı ve onu kendisine çekip öpmeye başladı. Ona duyduğu açlığı çok net ifade ediyordu. Sabrının sonlarına gelmişti. Albina'yı tutup masanın üstüne oturttu ve üstüne eğildi.
Albina kendisini onun kollarına bırakmıştı. Vücudunda dolaşan ellerinin, öpüşünün ona hissettirdiklerine odaklandı. Kabul ediyordu, Rodrigo'yu unutturacak biri varsa o da Loras'dı ama henüz bunun olmayacağından emindi. Rodrigo ile aralarındaki her duyguyu yok etmeliydi; sevgiyi, hatta nefreti...
Albina Loras'ın boynuna doladığı elini çekti ve kalbine koydu. Bu onu durdurmuştu ama geri çekilmedi. Yanağını yanağına yasladı ve bekledi. Nefesleri düzene girene kadar ikisi de sessiz kaldı. Albina Loras'ın kulağına yaklaştı ve fısıldadı. "Bu savaşı önce ben vereceğim ve o zaman hala beni istiyorsan sana geleceğim, Loras."
"Bu ne zamana kadar böyle devam edecek?"
"Geri döndüğümüzde aramızdakileri konuşmanın vakti gelmiş olacak." Albina Loras'ın gözlerine baktı ve samimiyetini ona göstermeye çalıştı. "Her şeyi bir kenara bırak, Loras. Neyin geldiğini sana anlattım. Lütfen, ölmeni istemiyorum."
"Babam beni evlatlıktan reddedecek." Loras küçük bir tebessüm etti ve şakayla karışık konuştu: "Açıkçası buna hayır demem. Dediğin gibi olsun, Adela. Orduyu da, saray halkını da götüreceğim."
Albina ve Loras hızla hazırlıklara başlamıştı. Herkese haber vermiş, geçide yönlendirmeye başlamışlardı. Birkaç eşya ile evlerini bırakan aileler nedenini bile sormamışlar, sorgulamamışlardı.
Günler süren bu iş sonunda bittiğinde Albina Desire'ın, Loras atının üstünde geçitten yavaşça ilerliyorlardı. Uzun ve dar geçitten ilerlerken Albina'nın içinden bir şey kopmuş gibi oldu yine. Yine birini kaybetmiş gibi hissediyordu. Albina bunu düşünmemeye çalıştı. Henüz neler olduğunu bilmiyordu. Güçlü kalmalıydı.
Geçidin sonuna ulaşan halk bir arada liderlerini bekliyorlardı. Loras ve Albina da geçidin sonuna ulaştıklarında birlikte bölgeleri ayıran surlara doğru ilerlemeye başladılar.
Albina Loras'a döndü. "Annemden haber var mı?"
"Hayır ama yetişirler, merak etme."
Albina annesinin alınması için birilerini göndermişti. Hissettiği belirsiz duygular onu mahvediyordu. Merak ettiği çok fazla insan vardı. Başına düşünmekten ağrılar giriyordu. Bir an önce Akrepol'e dönmek ve onları sağ sağlim görmek istiyordu. Bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Kar yağmıyordu. Hatta güneş açmıştı. Yavaş yavaş eriyen karlar toprağa armağandı artık. Soğuktan saklanmış hayvanlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Kuşlar gökyüzünde süzülüyordu. Akrepol'e gelmek üzerelerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasyDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...