O sabah erkenden kaldırılmamışlardı ama Hena yine de erken kalktı. Bu onda alışkanlık olmuştu. O gün çalışma yoktu. Bir daha ki gün de yoktu. İki gün dinlenme süreleri vardı. Bu bazen ayda üç güne çıkabiliyor bazen de hiç olmayabiliyordu.
Lia o gün geç kalktı. Kalktığı vakit kendine gelmek için bir süre gözlerini ovdu ve esnedi. Hena üstünü değiştirmiş yatağını topluyorken Lia da yatağından kalıp ortaya bir fikir sürdü; "Bugün şehre inelim. Hem bazı şeyler alırız."
"Olur. Adela'yı uyandırıp birlikte gidelim."
Adela güneş tepeye ulaşana kadar uyumuştu. Oraya geleli bir hafta olmuştu. Eğitimlerine alışamadığı için oldukça yorulmuştu. Lia geçip Adela'yı sarstı. Adela bir şeyler mırıldandı ama kalkmadı. Hena gelip Adela'yı daha fazla sarstı.
"Anne... Tamam, kalkacağım."
Lia ve Hena gülmeye başladı. Adela yastığını kendine çekip sarıldı. Bir eli yastığa sarılırken diğeri yataktan sarkıyordu. Saçları yüzünü tamamen örtmüştü.
"Adela kalksana eğitime geç kaldık!"
Adela birden yatağından fırlayınca Lia ve Hena kahkalara boğuldu. Akrepol'e geç geldiği için onu çok zorluyorlardı. En erken kalkan, en geç gelen Adela oluyordu. Dimitri onu bırakmak bilmiyordu. Kimseyle bu kadar ilgilenen eğitmen yoktu. Adela şanslıydı. Kısa sürede çok şey öğreniyordu. Güçlü bir rakip için adaydı.
Adela kalkmıştı ama hala neler olduğunu anlamamıştı. Etrafına baktı. İlk başta yabancı gelen oda hafızasında yavaşça yerine oturdu. Daha demin ne oldu öyle? diye düşündü.
Adela yatağından kalktı ve Lia ile Hena'ya baktı. Hala gülüyorlardı. Gözlerini kıstı. Yastığını eline hızla alıp ikisine de vurmaya başladı. Hena elleriyle kendini siper ederken Lia bir başka yastıkla karşılık veriyordu. Hepsi birlikte gülerken odanın kapısı vuruldu. Dimitri odaya girdiğinde hepsi gülmeyi kesip ayağa kalktı. Adela hazırlanmak için dolabına yönelecekken Dimitri durmasını söyledi. "Bugün çalışma yok. Harçlıklarınızı vermeye geldim."
Dimitri elindeki keseyi masanın üzerine koyup gitti. Hena dolabın içinden bir kıyafet alıp Adela'ya attı. Lia da kalkıp saçlarını taramaya koyuldu.
Adela Hena'nın verdiği kıyafeti giydi. Mavi, uzun bir elbiseydi. Aynanın karşısına geçtiğinde saçlarını taradı. Oldukça uzamış ve belini geçmişti. Kendine baktığında ne kadar yıprandığını gördü. Gözlerinin ışıltısı sönmüştü. Yorgundu. Birkaç günde hayatı baştan yazılmıştı. Eski hayatını özlemiyor değildi. Annesini özlüyor ve merak ediyordu. Kitaplarını, soğuk havayı sevmese de evini özlüyordu. Annesi için endişeleniyordu. İçini kemiren bir sürü konu vardı. Dalgın bir hal almıştı. Düşünceleri onu içine çekiyor ve bakışları boşlukta asılı kalıyordu.
"Biz hazırız. Hadi çıkalım Adela."
Adela aynanın karşısından kalktı ve dolaba yönelip ilacını hızla içti. Hastalığının ne olduğunu gerçekten merak ediyordu. Annesi hasta olduğunu ve ilacını içmesi gerektiğini söylemiş ama hastalığının ne olduğunu söylememişti. Hasta gibi hissetmiyordu. Adela düşünmeyi bırakıp arkadaşlarını takip etti.
Desire etrafta yoktu. Sarayın bahçesinde geziniyordu. Adela onu göremeyince aramadı. Kaybolmayacağını biliyordu. Çünkü nereye giderse gitsin hep geri dönmüştü. Adela'yı bırakmıyordu.
Üç genç kız sarayın dışına çıktıklarında uzun bir süre yokuş aşağıya yürüdüler. Saray şehrin en yüksek yerinde yer alıyordu. Bir yarımadanın üstüne yapılmıştı. -Adela sarayı ilk geldiğinde detaylıca incelememişti. Bu yüzden sık sık arkasına bakıyor ve inceliyordu.- Sarayın ön tarafı karaya bakıyor, arka kısmı ise denize bakıyordu. Diğer iki kenarı ise ormanlık alanlardı. Bu alanlarda alçalarak bir süre sonra denizle buluşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasiDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...