Riga'nın bakışları değişirken Albina'dan hızla uzaklaştı. "Gözlerin! Gözlerin neden beyaz?" Albina Riga'nın dedikleriyle yerden hızla kalktı ve Riga'ya dokunmaktan korkar gibi elini kaldırdı ama başka bir şey de yapamadı. "Ben..."
Riga anlamışçasına bakışlarını Albina'dan kaçırırken kaşlarını çattı. "Sen melezsin." Tekrar Albina'nın gözlerinin içine baktı. "Ne melezisin?" Albina köşeye sıkıştığını hissediyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Aklına türlü türlü senaryolar geliyor ve her şeyin başlamadan bitmesinden korkuyordu.
Albina ve Riga'nın arasında garip bir bakışma geçerken odanın kapısı hızla açıldı. "Albina? Duydum ki Loras olmadan gelmişsin."
Hena, bir Albina'nın gözlerine bir de Riga'ya baktı. Riga şaşkınca Albina'ya döndü. "Albina mı? Sen..." Şaşkınlığı daha da büyürken sesi titriyordu. "Sen Albina Erom musun?"
Riga bir süre yerinden kıpırdayamadı. Albina Erom'un yaşadığına en çok inananlardan biriydi ve ondan korkması mı yoksa saygı mı duyması gerektiğini bilmiyordu. Küçükken okuduğu kitaplarda, efsanelerde geçen adı biliyordu sadece: Tahtın Gerçek Sahibi.
Riga şaşkınlığını az da olsa attıktan sonra kafasında ki soruları ve sorunları çözmek için hızla dışarıya attı kendisini.
Albina Riga'nın dışarıya çıkması ile birlikte gözlerini sımsıkı yumduktan sonra yalvarırcasına Hena'ya baktı. Hena da şaşkındı ama karalı bir şekilde Albina'ya bakıyordu. "Ben halledeceğim." Hena da Riga'nın arkasından giderken Albina kendini yatağına attı ve biraz olsun sakinleşmeye çalıştı.
Hena odadan çıktığında koridorun sonundan dönen Riga'yı gördüğünde hızlı adımlarını o yöne yöneltti. Koridor hiç olmadığı kadar sessizdi. Genelde muhafızların olduğu koridor o gün biraz daha sessiz günündeydi, yine de Hena dikkat etmeyi ihmal etmiyordu. Riga ise muhafızların olduğu yerin tam tersi istikamete doğru gidiyor ve Hena'nın işini kolaylaştırıyordu. Hena hızla koridoru döndü ve Riga'nın merdiveni inmesini izleyip takip etti. Merdiveni indiğinde ise belindeki hançeri çıkardı, ardından Riga'ya ulaştı.
∆∆∆
Albina ayağa kalktı ve aynanın karşısına geçti. Kaşının üstü hafif kanıyordu. Beyaz gözleri her zamankinden soluktu. O gün bir sürü şey yaşamıştı. Hayatın her gününe bir sorun sığabiliyordu.
Albina'nın eli alnına giderken tek düşündüğü gözlerini normale döndürmekti. Büyü şişeleri bitmişti. Tekrardan yapılması gereken büyünün tarifini bulmalıydı. Dolabına yöneldi ve küçük kağıdı eline aldı. Ardından malzemeleri inceledi. "Bunları nereden bulacağım?" Albina kendisini birinin daha görmesinden, Loras'ın ansızın gelmesinden korkuyordu. Aklına ise nefret etse de tek bir fikir geliyordu. Bir an önce o büyüyü yapmalıydı.
Dolabından siyah pelerinini aldı ve üstüne giydi. Kapüşonunu kafasına geçirdi. Bir süre bekledi. Emin olmak istedi. Pelerinini sıkıca tutuyordu. Başka çaren yok dedi kendine. Odasının kapısına geldiğinde etrafı dinledi. Koridorda biri olmadığını anladığında ise kapıyı hızla açtı.
Boş ve karanlık koridorda yavaşça ilerledi. Birini görmemişti. Siyah pelerininin onu sakladığını umuyordu. Durumu anlayıp onu bu durumdan kurtarabilecek tek kişi vardı.
Bir kapıdan içeriye girdi. Kısa süre gözlerini odada gezdirdikten sonra yatağında yatan kişiye doğru ilerledi. Kaşları çatılmıştı. Bu manzara ona yabancıydı çünkü karşısında uyuyan Rodrigo acı çekiyor gibiydi. Ağlamaklı yüzünün yanında yastığı tutan ellerini sıktı.
Albina ona yavaşça yaklaşırken neler olduğunu anlamak için ona dokunmak istedi. Hissetmek istiyordu. Duvarlarının ardını merak ediyordu ama daha yanına ulaşamadan yine her zaman yaptığı şeyi yaptı ve kaşlarını çattı. Albina geç bile kalmıştı diye düşünürken Rodrigo'nun baş ucuna eğildi. Tam ona doğru seslenecekken Rodrigo hızla Albina'yı kendisine çekti ve üstüne çıkıp boğazına yastığının altından çıkardığı hançerini dayadı.
Albina şaşkınlıktan nutku tutulmuştu. Anladı ki Rodrigo'nun düşmanı olmak akıl işi değildi. Her zaman hazırlıklıydı. O odaya girebilecek cesaret sanırsa bir kendisinde vardı. Uyurken bile odaya gireni fark edebilecek kadar geliştirmişti kendisini.
Rodrigo Albina'yı görmesiyle kalakalmıştı, kımıldamıyordu. Sadece Albina'nın beyaz gözlerine bakıyordu. Kaşlarını çattı. "Gözlerin neden beyaz?"
Albina konuşmaya çalışsa da başaramıyordu. Rodrigo ile aralarında çok az bir mesafe vardı ve bu dikkatini dağıtmaya yetiyordu. Rodrigo'nun gözleri Albina'nın dudaklarına kaydığında ancak kendine gelebilmişti. Rodrigo'yu geriye doğru itti ve ayağa kalktı. "Göz rengimi değiştiren büyü bitti. Tekrar yapılması gerek."
Rodrigo kafasını eğdi. "Kurtarıcın Loras'a söyleseydin." Albina kaşlarını çattı. "Kim olduğumu bilmiyor."
"Neden?"
"O beni koruyor, ben de onu. O bu işe karıştırılmayacak kadar masum."
Rodrigo şaşkınlıkla gülmeye başladı. "Masum mu?"
Albina sinirle elinde buruşturduğu kağıdı Rodrigo'ya doğru fırlattı. "Yap şunu."
"Bu saatte yapamam."
Albina bakışlarını Rodrigo'ya çevirdi ve güldü. "Sen beni yanlış anladın. Bu bir istek değil, bir emirdi." Albina tepkisine bile bakmadan odadan çıktı ve odasına girdi. Kapalı kapıya sırtını yasladı ve hızla atan kalbine lanetler okuyarak yumruğunu sıktı.
∆∆∆
Hena, Riga'nın arkasından sessizce ilerledikten sonra hızla hançeri boğazına dayadı ve kulağına fısıldadı. "Çeneni açmayacaksın. Kimseye bir şey demeyeceksin!" Hena hançeri daha da bastırırken Riga önce hiçbir şey yapmadan bekledi. Ardından sırtını duvara doğru vurdu ve Hena'yı duvarla kendi arasında sıkıştırdı. Hena acıyla hançeri düşürmüştü. Riga, Hena'ya döndüğünde ellerini kavrayıp kafasının iki yanına sabitlendi. "Sen bir Valiaht'a saldırmanın cezasını biliyor musun?"
"Kendine çok mu güveniyorsun?" Hena, Riga'ya doğru kafasını vurduğunda Riga geri çekildi. Hena belindeki kılıcını çıkardığında sinirle burnunu tutan Riga'ya baktı. "Sen peki bana dokunmanın cezasını biliyor musun On Riga?"
Riga elini hafif kanayan burnundan çekti. "Öğrenmek isterim." Riga da kılıcını çıkardığında Hena gardını aldı. "Ben de isterim."
Riga kılıcı Hena'ya doğru vurduğunda Hena kılıcıyla engelleyip Riga'yı geri itti. Riga hırslı biri değildi. Kılıcı savururken zarif ve bir o kadar çevikti. Kılıç kullanmak onun için yemek yemek kadar basit bir şeydi. Hena ise hırslıydı. Vuruşları emin ve güçlüydü. Kendine güveniyordu; gücünü de bundan alıyordu.
Uzun süre kılıç savurduktan sonra ikisi de yorulmuştu. Hamleleri ilkine göre güçsüzdü. Hena Riga'ya ardı ardı vururken Riga sonunda kılıcını bıraktı. Başından beri ona zarar vermek gibi bir niyeti yoktu ama Hena duracak gibi de değildi.
Hena kılıcını bırakmasına şaşırsa da bozuntuya vermedi. O da elini serbest bıraktıktan sonra bir süre derin nefeslerle birbirlerine baktılar. Hena kurumuş boğazını yutkunarak az da olsa ıslatırken Riga'dan gözlerini ayırmıyordu. "Bu konu hakkında kimseye bir şey diyemezsin."
Riga düşünüyordu. Bu kadar büyük bir sırrı nasıl saklayacağını, saklaması mı gerektiğini düşünüyordu. "Ne düşüneceğimi bilmiyorum." Hena anlayışla kafasını salladı. "Ben de öğrendiğimde aynısını yaşadım ama o kız çok şey başaracak."
"Ne gibi? Tahtı alıp hepimizi katletmek gibi mi?"
Hena kaşlarını sinirle çattı. "Hayır, tabii ki! Neyin yaklaştığını bilmiyorsun, Riga."
"Saygı ifadesine ne oldu?"
"Seninle arkadaşça konuşmaya çalışıyorum ama siz nasıl isterseniz On Riga. Hata ettim. Affedin."
"Anladım, yeter. Başka bir yerde, başka bir zaman konuşacağız bunları. O zamana kadar benden laf çıkmaz. Şimdi, bu olaylı geceden sonra az da olsa uyumak istiyorum. İyi geceler, Hena."
"Adımı nereden biliyorsun?"
"Hatırlamaman üzücü." Riga uzaklaşırken arkasında kafasında bir sürü soru işareti olan Hena'yı bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasyDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...