"Loras?" Albina parkurun karşında Loras'ı gördüğünde hayal kırıklığıyla ona doğru yaklaştı. Loras da elindekileri yere bırakıp Albina'ya doğru yürümeye başladı. Yürüyüşleri bir süre sonra koşmaya dönmüştü. Albina ayaklarının acısına rağmen hızla Loras'a doğru koşuyordu. İşte dedi Albina içinden.
İşte hayatının sınavı!Albina Loras'a ulaştığı an boynuna atladı. Başını omzuna gömdüğünde hıçkırarak ağlıyordu. Loras Albina'yı kaldırıp, sıkıca sarıldı beline. Kokusunu içine çekti. Sınava onunla gireceğini biliyordu Loras. Hayatının şokunu yaşamıştı. Fakat yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kişiler karma seçiliyordu ve kralın oğlu da olsan değiştirmek imkansızdı.
Loras Albina'nın saçlarını okşamaya başladı. "Sakin ol Kraliçem..." Albina'nın ağlaması bir süre hiç durmadı. İçindekileri atana kadar ağladı. Bunu yapamazdı. Loras'ın tek teline dokunamazdı. Albina yavaşça Loras'dan ayrıldı. Loras Albina'nın yaralı vücudunu görünce şaşkınlıkla gözleri büyüdü. "Bu halin de ne?"
"Önemli değil, Loras."
Albina Kral Anton'a doğru döndü. "Bu bir şaka mı? Beni eşimle nasıl aynı parkura koyarsın? Asla ona zarar vermem, o da bana!"
Kral Anton surların tepesinde oturduğu yerden kalktı. "Bu parkurdan sadece tek kişi sağ çıkabilir."
Albina sinirle gerildi ve hızla yayını eline alıp Kral Anton'a bir ok fırlattı. Yanlarında duran muhafızlar Kral Anton'u koruyup oku durdurduklarında Loras Albina'yı tuttu ve sarstı. "Kendine gel Adela! Bunu durduramazsın. Bu parkurda birimiz ölmek zorunda!"
Albina sinirle Loras'ın kollarından kurtuldu. "O zaman öldür beni! Çünkü seni asla öldüremem."
Albina Kral Anton'a baktı. Kazanmıştı, istediği olmuştu. Albina Loras'ın önünde diz çöktü ve başını öne eğdi. Oldukça kararlıydı.
Loras Albina'nın kollarını kavradı ve yavaşça kaldırdı. Yüzünün her bir zerresini yavaşça, dikkatle inceledi. Ardından Albina'ya sarıldı ve kulağına fısıldadı. "Yaşamalısın Albina Erom... Sen yaşamalısın."
Albina şaşkınlıkla Loras'ın kolları arasında kalakaldı. Kımıldayamıyordu. Nereden öğrendiğini düşünürken aklına ilk gelen Rodrigo oldu. "Rodrigo anlattı, öyle mi?"
"Evet."
Loras'ın sesi oldukça kısık çıkmıştı. Albina Loras'dan ayrıldı ve yüzüne baktı. Bembeyaz kesilmişti. Albina kaşlarını çattı. "Loras? Ne oldu?"
Loras Albina'nın yüzüne bakmaya devam etti ve gülümsedi. "Benim için dünyanın dört bir yanına git. Hep seni takip edeceğim."
"Bu ne demek?"
Loras yine gülümsedi. Gözleri dolmuştu. Duygularını tüm çıplaklığı ile görünüyordu ve bu Albina'yı paramparça ediyordu. Albina ellerini Loras'ın yüzüne koydu ve okşadı. Ellerine değen eller buz kesmişti. "Neler oluyor?" Loras elini çekti ve birkaç adım gerileyip babasına baktı. "Ben kazandım, baba. Artık özgürüm." Loras yere yığıldığında Albina'nın dudaklarından bir feryat yükseldi. Hızla yanına koştu. "Loras! Lütfen benim için kendini feda etmediğini söyle!"
"Rodrigo'ya güvenmeni istiyorum. O seni koruyacak."
"Panzehiri olmalı! Söyle ne içtin? Lütfen, Loras. Beni bırakamazsın."
Loras'ın ağzından kan usulca akarken Albina Loras'ı hızla sarstı. "Hayır! Neden yaptın? Nasıl yaparsın? Hayallerimiz vardı. Gidecektik buradan!"
Loras'ın eli Albina'nın yanağına kaydı ve gözlerine baktı. "Masum insanları kurtar Albina. Ölmek benim seçimim, üzülme. Hem senin hem de özgürlüğüm için yapıyorum. Daha ne kadar mutlu olabilirim ki? Seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasyDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...