Rodrigo Mega'nın odasına girdiğinde orada olmadığını gördü. Ona odasından çıkmaması konusunda uyarmıştı. Vücuduna yayılan endişe ile odadan fırladı ve Mega'yı aramaya başladı. Gidebileceği her yere gitmişti ama yoktu. Nereye gideceğini bilmediği o anda bahçedeydi ve kalakalmıştı. Nefes alışverişi düzensizleşmişti. Birini kaybetme korkusu onu harap ediyordu ama pes edemezdi. Ayakta duracak gücü bulmalıydı. Annesinin ölümünü izlediği zaman güçsüzdü. Bir daha bunu yaşamayacaktı. İzin vermeyecekti. Koşmaya başlamak üzereyken ağaçların arasından çıkıp koşarak gelen Mega'yı görmesi ile rahat bir nefes aldı fakat Mega'nın ağladığını ve elbisesinin yırtık pırtık olduğunu görmesi ile o da Mega'ya doğru koştu. Kardeşine ulaştığında yüzünü ellerinin arasına aldı. "Ne oldu sana böyle?"
"Çok özür dilerim. Çok zorlandım. Yapılan işkenceleri kaldırabildiğim kadar kaldırdım fakat dayanamadım. Öldüreceklerdi. Affet beni, lütfen..." Mega hıçkırarak ağlarken Rodrigo ellerini yavaşça ondan çekti. Sinirden ellerinin içi uyuşmaya başlamıştı. Dokunduğu her şeyi yakabilecek kadar öfke birikmişti içinde. "Kim dokundu sana?" Mega ağlamaya devam ediyordu. "Beni boşver. Albina nerede? Lütfen gizli kayanın orada olduğunu söyleme." Rodrigo'nun aklı durmuştu sanki. Düşünemiyordu. "Orada. Neden?"
Mega ağlamaya devam etti. "Albina'nın nerede olabileceğini sordular. Yalan söylersem öldüreceklerdi. Çok direndim fakat dayanamadım."
Rodrigo hızla gizli kayanın oraya doğru koşmaya başladı. Mega da abisini takip ediyordu ama o kadar hızlı koşuyordu ki onu gözden çoktan kaybetmişti. Kendine lanetler okuyordu. Albina'nın artık orada olmadığına emindi.
Rodrigo gizli kayanın oraya vardığında hızla kapıyı açtı ve etrafına bakınmaya başladı. "Albina?" Ses yoktu. Hızla merdivenleri çıktı fakat orada da yoktu. Ellerini saçlarına daldırdı ve sinirle kükredi. "Hayır!"
Rodrigo ayağını yere sertçe vurdu ve oradan çıktı. Albina'yı bulmak için gerekirse tüm sarayı yakacaktı. Elini çabuk tutmalıydı. Kime gideceğini çok iyi biliyordu. Karşısına kardeşi çıktığında onu da alıp hızla kraliyet kalesine gitti. Kardeşini odasına bıraktı ve kapıyı kitlemesini söyledi. Ardından Kral Anton'un odasına doğru ilerlemeye başladı. Kapının önündeki muhafızlar Rodrigo'yu durdurmaya çalıştıkları an yüzlerine birer yumruk yemişlerdi.
Rodrigo hızla odaya daldığında Kral Anton koltuğunda oturuyor ve kitap okuyordu. Muhafızlar içeriye girdiklerinde Kral Anton onları dışarıya çıkmalarını söyledi ve kitabını kapattı. Kapının kapanmasıyla Rodrigo'nun Kral Anton'un yakasına yapışması bir olmuştu. "Sen! Benim kardeşime nasıl bunları yaparsın? Şimdi seni öldürmemem için bir neden söyle!"
Kral Anton sakinlikle güldü. "Bir şey yapmadım. Sadece biraz korkuttum." Rodrigo Anton'a bir yumruk attığında seslerle birlikte içeriye bir sürü muhafız girdi ve Rodrigo'nun kollarından tutmaya çalıştılar fakat bu oldukça zordu. Rodrigo Anton'a bağırıp duruyordu. "Emin ol yakında öleceksin!"
Rodrigo uzun uğraşlar sonucu dışarıya çıkarıldığında Rodrigo hepsinden kurtuldu ve sarayın çıkışına doğru yöneldi. Sinirden ne yaptığını bilemez hale gelmişti. Gözünün önünü bile göremiyordu. Albina'yı nasıl kurtaracağını düşünüyordu. Anton onu oyalamaktan başka bir şey yapmayacaktı. Onu durduran şey ise kafasına yediği sert darbe olmuştu.
∆∆∆
Albina diğer öğrencilerle hücrelerin birinde kalıyordu. Onu en sona, kimsenin olmadığı bir yere koymuşlardı çok direndiği için. Ellerinde zincirler bağlıydı. Akıllarınca ceza vermişlerdi. Hücrenin içinde duvardan duvara gidiyordu. Ne yapacağım? dedi içinden.
Ne yapacağım?
Rodrigo nerede?Albina bir kapının açılma sesini duyduğunda parmaklıklara doğru koştu. Çaprazındaki hücreye biri sürüklenerek atılmıştı. Albina onun Rodrigo olduğunu görünce bağırmaya başladı. "Rodrigo! Ne yaptınız ona?"
Albina çıkmak için parmaklıkları tekmeliyordu zincirlerin izin verdiğince. Ona ne olduğunu bilmemek kendisini deliye döndürüyordu ama boşuna çabaladığını fark ettiğinde Rodrigo'ya seslenmeye başladı. "Rodrigo! Uyan! Hey! Uyan!"
Albina bağırırken görüş açısına bir muhafız girdi. Muhafız Albina'nın hücresinin önüne kadar geldi ve ellerini parmaklıkların arasından sokup Albina'nın boynunu kavradı. Albina şok içinde muhafızın kollarından kurtulmaya çalışıyordu ama zincirler kıpırdamasına izin vermiyordu. "Bırak beni!" Muhafız ise Albina'nın ince boğazını daha çok sıkıyordu. Albina artık nefes alamıyordu. O kadar sıkıyordu ki bir an öleceğini sandı. "Çeneni kapatmazsan dilini keserim." Muhafız Albina'yı bıraktığında Albina yere yığıldı ve hızla öksürmeye başladı. Nefes almaya çalışıyordu fakat şoka girmişti. Böyle bir şey beklemiyordu. Eli boğazında muhafıza hayretle baktı. "Ben On Loras'ın karısıyım. Bana nasıl elini sürebilirsin?" Muhafız gülmeye başladı. Albina muhafızın pis dişlerini gördüğünde bir an kusacağını sandı. Adamın gülmesinin kesilmesini iğrenerek bekledi. "Hatırladığım kadarıyla Veliaht On Loras öldü. Bu da seni hiç kimse yapar!"
Albina sinirle yeniden ayağa kalktı. Onu öldürmek istiyordu. "Bana hiç kimse diyen adam bu pis zindanda kapı bekliyor." Muhafız tekrar atak yaptığında Rodrigo'nun bağırmasıyla durdu. "Ona elini sürersen önce elini keser ardından sana o eli yediririm!"
Albina Rodrigo'nun iyi olduğunu görünce derin bir nefes aldı. "Rodrigo!" Rodrigo bakışlarını muhafızdan çekmiyordu. Ona öyle bir bakıyordu ki Albina bile korkmuştu. Muhafız Rodrigo'ya doğru yöneldi. Rodrigo'nun yüzünde bu sefer tehditkar bir ifade vardı. "Eminim benim kim olduğumu biliyorsundur. Bilmiyorsan da çıktığım zaman öğretirim."
Muhafız kaçarcasına gittiğinde Rodrigo'nun gözleri Albina'yı buldu. Onu bir süre inceledi. Boynundaki kızarıklığı gördüğü zaman parmaklıklara doğru vurdu. "Sana elini sürdüğüne onu pişman edeceğim!" Albina parmaklıklardan başını uzattı ve Rodrigo'yu biraz daha iyi görebilmek için çabaladı. "Beni boşver. Sana ne oldu?"
"Hatırlamıyorum. Başıma bir darbe aldım."
Albina Rodrigo'nun boynundan akan kana baktı. "İyi misin?"
"İyiyim."
Albina önüne doğru eğildi. Hüzünlüydü. "Galiba artık sona geldik. Beni öldürecekler. Seni de sanki engel olma diye kilitlediler. Kaybettik."
Rodrigo'nun kaşları çatıldı ve olduğu yere çöktü. Kollarını dizlerine koydu. "Sana dokunmalarına izin vermem."
Albina da yere çöktü ve duvara yaslandı. "Bu mehzende geçirdiğimiz o günü hatırlıyor musun? Sırt sırta oturuyorduk. Bana ne dediğini hiç unutmadım. Hayır, seni sevmiyorum. Bu kelimeler aklımdan hiç çıkmadı. Her aklıma geldiğinde kalbim kırıldı. Her defasında da bunu hatırlattın. Çok yıprattın beni. Neler düşündüğünü hiçbir zaman anlamayacağım ama anlamak istemiyorum artık..."
"Bana veda ediyorsun. Seni asla affetmem bunu yaparsan. Yapma." Rodrigo'nun sesi yalvarır gibi çıkmıştı. Mahzene bir sürü muhafız girip hücrelerdeki kişileri birer birer çıkarmaya başladıklarında Albina yorgun bir nefes verdi. Bu Rodrigo ile son konuşmalarıydı onun için. Savaşmıştı ama kaybediyordu. Kim olduğunu unuttu, neler yaşadığını. Sadece bir genç kızın kırık kalbi ve hisleriyle oturuyordu orada. Önemli olan tek şey buydu onun için. Sadece Rodrigo'ya bakıyordu. Onu son kez görüyormuşçasına süzüyordu. "Benim de affedemeyeceğim bir sürü davranışın var. Ödeştik say. Beni korudun her zaman, fark ettirmeden. Teşekkür ederim her şey için."
Albina'nın önündeki parmaklıklar açıldığında zincirleri çözüldü. Kolunu biri sıkıca tuttu ve sürüklemeye başladı. Rodrigo hücreden çıkmaya çalışıyordu. "Dokunma ona!"
Albina son kez arkasına baktı; ilk aşkına, ilk savaşına, ilk kaybına... Ona kırgın ve kızgın olduğu çok şey vardı. Duymaya bekli de hakkı yoktu. Yine de söylemesi gerekiyordu çünkü acı gerçek buydu. Rodrigo'nun zihnine girdi: Kendine iyi bak Rodrigo. Her şeye rağmen seni seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasyDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...