52.bölüm | Başa Dönüş

7K 601 42
                                    

  "Neden?" Sadece bu cümleler dökülüyor dudaklarımdan. Bir sürü ses. Bağırıyorlar bana. "Hayır. Seni sevmiyorum."

  "Albina..."

  "Senden nefret ediyorum."

  "Dik dur!"

  "Senden nefret ediyorum!"

  "İstediğin de bu değil miydi?"

  "İntikam için!"

  "Aşk... Bu kelimeler sana ne ifade ediyor?"

  "Savaş!"

  "Ayağa kalk!"

  "Kaç!"

  "Seni sevmiyorum... Hayır. Seni sevmiyorum..."

  "Yeter!" diye bağırıyorum. Bıktım. Güçlü olmak, savaşmak, kaçmak, sevmek istemiyorum! Nefret duymak, intikam istemiyorum!

  Suya düşüyorum. Soğuk ve karanlık sular sarıyor dört bir yanımı. Çırpınmıyorum. Işık düşmanım, renkler düşmanım benim. Karanlık ise bana her zaman kucak açan arkadaşım.

  Boğuluyorum anılarımla. Annemle, babamla; sevgimle, öfkemle, hırsımla; sorumluluklarımla boğuluyorum.

  Tam kurtuldum diyorken biri tutuyor elimden çekiyor yine kaçtıklarıma doğru. Bir anım süzülüyor aklıma. Saraya geldiğim zaman, ilk kez kaçtığımda olduğu gibi yukarıya çekiliyorum. Elimi tutan el aynı. Yüzeye çıkıyorum. Başa döndüm.

∆∆∆

  Albina gözlerini açtığında yatağında yatıyordu. Başında ıslak bir bez vardı. Etrafına baktı. Kimse yoktu, yalnızdı. Nasıl oraya geldiğini düşündü. En son bilincini kaybetmişti.

Rodrigo'yu, onu nasıl gördüğünü hatırladı. Sonra Hena'yı hatırladı. Onu da Lia gibi kaybetmişti. Bölgeler büyücülerin eline geçmişti. Yakında merkezi de kaybedeceklerdi. Albina alnındaki bezi alıp bir köşeye fırlattı ve ayağa kalktı. Her şey üst üste geliyordu. Kırıklarının ve üzüntülerinin onu hapsettiği çukurda ağlıyordu sadece. Elinden başka bir şey gelmiyordu. Sınavdan sonra bir araya getirecek bir imparatorluk kalmamıştı. Kral Gregeor yanında olsa bile kazanamazdı bu savaşı. Sadece katillere dur diyebilirdi. Kim olduğu öğrenildiğinde öldürülmesi ne kadar sürerdi? Albina savaşsa bile kazanamazdı.

Aynanın karşısına geçip oturdu. Başında bir morluk vardı. Düşerken başını vurmuş olmalıydı. Gözleri kırmızıydı. Yüzü de kızarmıştı. Yorgundu. Kendini toparlaması gerekiyordu bir an önce.

  Kapı açıldığında bakışlarını kendisinden çekti. Loras gelmişti. Albina onu görünce bakışlarını kaçırdı. Görmezlikten geliyordu. Onun hakkında ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. İhanet ettiğini söylemişti ama bu Albina için aralarındaki ilişkiye bir ihanetti. Loras'la bir şeylere başlamak üzereyken sarf ettiği sözler onu çok yaralamıştı. Loras'a bakamıyordu bile. Kalkıp gitmek için ayaklandığında kolunu kavrayan nazik elden tüm hıncıyla kaçtı. "Uzak dur benden, lütfen."

Loras Albina'ya ellerini teslim olurcasına kaldırdı. "Gerçekten özür dilerim, Adela. Sinirliydim ve bunalmıştım. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu."

  "Ben de çok bunaldım fakat kimseye öfkemi kusmuyorum. Halime bak! Ne kadar zayıf düştüğüme bak! Bıktım artık. Nefesim boğazımı yakıyor, yutkunamıyorum bile. Kaybetmekten usandım."

"Neyi kaybettiğini düşünüyorsun?"

Albina bu soruyla alt üst olmuş hissetti. "Neyi mi?" Bu soru ona sorulan en acımadız soruydu. "Arkadaşlarımı, ailemi, sen de dahil sevdiğim her insanı kaybettim ben. Masumiyetimi alıp götürdü bu lanet imparatorluk! Hala neyi kaybetmemi bekliyorsun?"

GİRİFT : YöneticilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin