Parkurun kapıları kendisine sonuna kadar açıldığında Albina derin bir nefes aldı. Akrepol'e gelirken tek korktuğu bu andı. Sırf bu yüzden gelmişti bu lanet şehre. Başına gelmeyen kalmamıştı. Yaşadıkları gözünün önünden geçti o kısacık zamanda. Rodrigo'yu ilk gördüğünde yaşadığı şaşkınlık, büyücülerden kaçmaya çalıştığı günler, Lia'nın ölümü, ailesinin katledildiği gerçeği, sevgisine yapılan ihaneti, evlenişi, Loras'la geçirdiği günler, savaş, neredeyse bütün arkadaşlarını kaybedişi... olanlar hala yeni tazeliğini koruyordu zihninde. Unutmamıştı. Unutmayacaktı. Ve tüm yaşadıklarından sonra sınav onun için hiçbir şey ifade etmiyordu fakat hayatı için bir dönüm noktası olacağını hissediyordu. Oradan sağ çıkmalıydı; bir sözü vardı.
Parkurun kapısı arkasından kapandığında Albina hızla etrafına bakmaya başladı fakat karanlıkta hiçbir şey görmüyordu. Dikkatli olmalıydı. Yeteneklerini aynı anda kullanırsa büyünün etkisi geçecekti. Öncelikle sadece okins yeteneğini kullandı. Karşısında olabildiğince uzanan bir orman vardı. Yemyeşil yapraklı ağaçlar yüksek duvarların ardında az da olsa gözüken ayın ışınlarından faydalanamıyordu. Toprak ıslak ve yumuşaktı. Albina'nın ayakları toprağa gömülüyor, yürümesini zorlaştırıyordu. Albina duvarlara çevirdi bakışlarını. Üstünde muhafızlar geziyordu. Oldukça büyük duvarların ilerisine baktı ve görüşünü biraz daha kullandı. Çok ötede üç kral için hazırlanan bir alan vardı. Üçü de neler olacağını izliyordu. Kral Anton'un yüzünde bir gülümseme vardı. Neler olacağını sabırsızlıkla bekliyor olmalıydı. Kral Gregeor elleriyle oynuyor ve dikkatle kendisini izliyordu. Cesaret verircesine güldü Albina'ya. Kral Ryan ise üzgündü. Sarı gözleri boşluğa bakıyor gibiydi. Her şeyini kaybetmişti. Normaldi bu hali.
Albina bakışlarını ormana çevirdiğinde bu sefer görme yeteneğini bir kenara bıraktı ve etrafını dinledi. Bir sürü kuş vardı etrafta, hepsi de durmadan ötüyor, dikkat dağıtıyordu. Maymun sesi geldi bile gelmişti kulaklarına Albina'nın. Sonra sincap, baykuş, yılan.... Albina ormanı dikkatle dinlerken babasından kalan okunu aldı eline ve sırtına elini atıp bir ok çıkardı. Albina hızla oku yayına yerleştirip sık ve gevşek olan ağaçların arasından ilerlemeye başladı. Adımları yavaş ve temkinliydi. Albina uzaktan bir hırlama sesi duyduğunda yavaşça arkasına döndü. Bir kurt kendisine doğru koşmaya başladığında hızla okunu fırlattı fakat ıskalamıştı. Eli titremişti. "Lanet olsun."
Albina hızla koşmaya başladı. Bir taraftan okunu tekrar eline aldı ve yayına yerleştirdi fakat paniklediği için ıskalayacağına emindi. Vazgeçip okunu yerine koydu ve yayını omzuna astı. Bir taraftan zar zor seçtiği ağaçların arasında dolanıp duruyordu. Peşinden koşan kurt kendisine bir yaklaşıyor bir uzaklaşıyordu. Nefes nefese kalmıştı. Albina kılıcını çıkardı fakat bir bataklığa saplandığında elinden kayıp gitmişti. Vücuduna bir panik dalgası yayılırken hızla arkasına dönen Albina üzerine doğru atlayan kurdu gördü fakat öyle hızlı davranıp bacağındaki bıçağı çıkarmıştı ki kurt ona ulaşamadan havada vurulmuştu.
Albina önüne düşen kurda bakmadan hızla bataklıktan çıkmaya çalıştı fakat başaramıyordu. Heyecandan titriyordu. Hareketlerini zorlukla kontrol ediyordu. Gittikçe toprağa batarken Albina sinirle nefesini verdi ve ayağına giydiği ayakkabıyı çıkardı. Ardından sert zemine attı kendini. Çıplak ayakla kalmıştı. Albina ayakkabılarını bataklıktan çıkarmaya çalıştığında farklı bir ses duydu. "Harika."
Albina her ihtimale karşı hızla oradan uzaklaştı ve yoluna devam etti. Büyük ihtimalle kralların oturduğu bölümde karşılaşacağını düşünüyordu rakibiyle. Albina dümdüz ilerlerken önünü kapatan bir ağaç kütlesi gördü. Hatta üç bir yanı kapalıydı. "Bu da ne böyle?" Albina geldiği yoldan geriye döndükten sonra başka bir yerden ilerlemeye başladı. İyi gidiyordu. Bunu biliyordu ama daha zor kısmının başlamadığının da farkındaydı. Albina'nın ilerlediği yol yine bir çıkmaza çıktığında Albina şaşkınlıkla bakakaldı. Çıkışı bulamıyordu. Bir süre etrafta dolaştı fakat hep bir yerde karşısına bir engel çıkıyordu. Sinirlenmişti. Albina geçtiği yolları aklına getirmeye çalıştı. Oradan oraya zaman kaybetmeden koşuyor ve aralarda kıyafetinden yırtıp bir dala asıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasyDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...