Albina güneşin ilk ışıkları ile kalktı. Başını yasladığı omuzdan kaldırdı. Rodrigo hala uyuyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak doğruldu ve etrafına baktı. Yaşananları düşününce yüzünü kapattı. Ancak yeni kavrıyordu; yaşadıkları yasaktı. Rodrigo uyanınca ne olacaktı? Hiç olmamış gibi mi yaşayacaklardı? Bunu yapabileceğini sanmıyordu. Yanına yaklaşıp elini yüzüne doğru uzattı ama dokunamadı, öylece kaldı. "Kurallar... Bu imparatorluk benimken kim bana emir verebilir ki?"
"Rahat bırak da uyuyayım."
Albina yerinde adeta sıçradı. Yüzünde durduramayacağı bir gülümseme yerini aldı. Fark etti ki ondan uzak durması imkansızdı. "Uyumuyor muydun?"
Rodrigo Albina'yı kendine çekti ve sıkıca sarıldı. "Uyuyorum." Yaşadıkları bir rüya gibiydi. Oradan dışarıya çıktıklarında büyük ihtimalle sona erecek bir rüyaydı ama Albina gizli tutarak da olsa devam etmek istemiyordu. Onunla olduğu için mutluydu. Bunun tehlikeli olduğunu biliyordu ama durmaya değer bir engel görmüyordu. Akrepol her zaman tehlikeli bir yerdi. Peşinde onu öldürmeyi bekleyen bir ordu varken kurallar ona anlamsız geliyordu.
"Hadi kalk."
Rodrigo birden kalktığında biraz şaşırsa da onun ani hareketlerine alışmaya başlamıştı. Cüppesini giyip çıkışa yönelirken Albina da ona yetişebilmek için hızla kalktı. Dışarısı soğuktu. Yağan yağmurla etraf ıslanmıştı. Birden yüzlerine vuran rüzgarla Albina ellerini kendine siper etti. Ağaçlar hiddetle savrulurken ıslık sesi doldurmuştu etrafı.
Rodrigo Albina'yı kendine çekti. Soğuktan kızarmış yanaklarını ellerinin içine aldı ve ısıttı. Albina bu nazik hareketine gülmeden edemedi. Rodrigo onunla dalga geçtiğini biliyordu. Yanaklarını çekiştirdi. "Gülme." Albina onu dinleyecek gibi değildi. Eğilip onu öptüğünde derdini ona ancak anlatabilmişti. "Gitmelisin. Biri görmesin."
"Tamam."
Albina giderken elinde olmadan arada arkasına bakıyor, Rodrigo'nun yapmacık öfkesine şahitlik ediyordu. Sonunda gerçek siniriyle eliyle git dediğinde arkasına bakmadan oradan uzaklaşmıştı.
Odasına geldiğinde kimse yoktu. Herkes eğitime gitmiş olmalıydı. Hızlı bir şekilde banyoya girdi. Çıktığında üstüne siyah, kalın bir kıyafet giydi ve siyah kalın botlarını ayağına geçirdi. Islak saçlarını biraz kuruttuktan sonra nemli saçlarını salık bıraktı. Hançerlerini aldı. Pratik yapmak istiyordu. Koridora çıktığında merdivenlerin başında konuşan iki kişi Albina'yı görünce duraksamış ardından oradan hızlıca ayrılmıştı. Albina kaşlarını çattı ama üstüne alınmadı. Eğitim alanına indiğinde tüm bakışların üzerinde olduğunu görünce duraksadı ve olanları anlamaya çalıştı.
Jone ve Hena, hızla yanına gelirken Albina tüm insanların kendisine bakmasının ve aralarında konuşmalarının sebebini anlamak için konuşulanları dinlemeye çalışıyordu. Onu durduran şey ise yanına geldiklerinde Hena'nın Albina'nın kolunu tutması ve sertçe kendine çevirmesi olmuştu. "Ne yaptın sen, Adela?"
Aibina anlamsızca Hena'ya bakarken Jone aralarına girdi ve Albina'yı da alıp oradan uzaklaştırdı. "Herkes senin ve Rodrigo'nun arasındaki ilişkiyi konuşuyor."
Albina'nın bakışları yere indi. Karnı gerginlikle ağrımaya başlamıştı. Bu kadar hızlı öğrenmeleri imkansızdı. Bunu düşünmemişti. Şimdi ne olacağını bilmiyordu. Bütün planları Jone'un ağzından çıkan birkaç kelimeyle değişebilirdi.
"Seni arıyorlar. Rodrigo ile yargılanacaksınız."
Albina gözlerini sıkıca yumdu. Bu olmamalıydı. İkisinden başka kimse aralarındakileri bilmiyordu. O günün öncesine kadar zaten yoktu. Bu bir dedikoduydu. Tek sorun dedikodunun gerçek olmasıydı. Albina sinirle bir ağaca tekme attı. "Bunu kim başlattı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT : Yöneticiler
FantasyDünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyle bir kıtada; Koruyucular doğayı kontrol ederken bir kıtada; Katiller doğuştan savaşçı olmalarına rağmen derilerini hiçbir silah delemediği...