Kuzey'den...
Ter içinde uyandım. Rüya mıydı yani? Gelmemiş miydi o? Yatakta oturur pozisyona geçtim. Ellerimle gözlerimi ovdum. Çok gerçekçiydi. Elimi telefona uzattım. Yarım saat geçmişti sadece. Onu özledim. Onu çok özledim. Annesine ve babasına da haber vermişlerdi ve olayı anlatmışlardı. Onlarla konuşmaya cesaretim yoktu. Ama sanırım onların yanında olmam gerekiyordu. Kalktım ve Derinlerin evine gittim. 15 dakikada onların evine varmıştım.
Kapıyı çaldım. Açelya açtı. O da berbat görünüyordu. "kuzey sen mi geldin? " ne kadar saçma bir soru olduğunu önemsemeyerek başımı salladım. "İçeri geçsene. " dedi ve kenara çekildi. İçeride Ahmet Amca ve Zeynep Teyze vardı. (Zeynep:Derin'in annesi). İkisi De perişan görünüyodu. Babası annesine göre daha samimiydi. Annesi benden pek hazetmiyordu. İçeri geçtim. Onlara ne demem doğru olurdu ?
Babası gülümsedi. " Oğlum nasılsın? " dedi. "Gördüğünüz gibi" dedim bende gülümsemeye çalışarak. Annesi hala bana aynı şekilde bakıyordu. Ahmet amca "gel biz bi seninle mutfağa geçelim. "Dedi. Başımı salladım ve arkasından yürüdüm. Masaya oturduğumuzda cebinden sigarasını çıkardı ve yaktı. Sigarayı çok içen biri değilim. Yani değildim. Sadece üç haftadır normalden fazla içiyorum. Günde en az bir paket. Ahmet amca bana da uzattı. "Hayır teşekkürler. " dedim yanında içmenin ayıp olacağını düşünerek. "Biliyorum oğlum içtiğini. Utanmana gerek yok al bir tane. " dedi . Uzatmayarak aldım ve bende yaktım.
Yaklaşık beş dakika hiç konuşmadık. Ben konuşsam ne diyecektim ki zaten? "Çok kötü görünüyorsun" dedi bir anda. Beklemiyordum açıkçası. "Bu daha az bile. " dedim. Az. Hemde çok az. Benim daha çok acı çekmem lazımdı. Daha çok acı çekmek istiyordum sanki daha fazlası mümkünmüş gibi. "Oğlum bak benim kızım. Evladım sonuçta. Canımdan can gidiyor ama yok işte. Nerdeyse bir ay oldu ama Derin'im yok. Benim ümidim yok demiyorum Allah'tan ümit kesilmez ama artık çok bişiy beklemiyorum. Alış oğlum sende buna. "Herkesin bana inadı mı vardı ? Yok. Alışmak falan yok! "Ahmet amca ben alışamam. Benim alışabileceğim son hatta imkansız şey Derin'in yokluğuna alışmak. Çok kısa denilebilecek bir zamanda herşeyim oldu o benim. İnsan herşeyinin yokluğuna alışabilir mi? " Yapamazdım...
"Anlıyorum seni. Sadece bu kadar kendini paralama diyorum. " dedi. Acı bir şekilde gülümsedim. "Benim yüzümden böyle oldu. Benim hayatımda olmasa o adam ona zarar vermek istemeyecekti. " dedim. Ben olmasam Derin burada ailesinin yanında olacaktı. Kendi hayatımı yeterince mahvettiğim yetmiyormuş gibi Derinin de hayatını mahvettim. "Ben bu konunun seninle pek alakası olduğunu düşünüyorum. Benim bir işim olduğu için o da o işi istediği için Derine ulaşmayı arzuladı. " dedi. Evet en büyük sebep bu gibi görünüyordu ama Derin benimle olmasaydı belki de o adam onu bu kadar çabuk bulamayacaktı. Ona böyle kolayca ulaşamayacaktı. Bende büyük bir etkendim şu anda burada olmamasının. "Oğlum sende yavaş yavaş kendini alıştır bu düşünceye. Umudunu kes. " dedi. Sende mi? "Umudumu kestiğim gün bende olmam " dedim net bir şekilde. Ayağı kalktım. Mutfaktan çıktım salonun önündeb geçerken Derin'in annesi seslendi. "Kuzey gelir misin biraz? " çok güzel! Birde annesinden umudunu kes sözleri dinleyecektim. Şuan saygısızlık olmasını istemediğimden yanına oturdum. İlk defa gözlerime bu kadar derin ve sıcak bakıyordu.
"Size karşı çıktım. Onu senden ayrılmaya zorladım ama başaramadım. Çünkü sana çok bağlanmıştı. Seninle konuştum ve senin ayrılmanı istedim. Bunun Derin için daha iyi olduğunu söyledim. Bu zamana kadar senin onu gerçekten sevdiğine inanmadım. İki günde aşk mı olur yaşınız küçük dedim ama bunun iki günlük bişey olmadığını anladım. Mutfakta söylediğinden sonra. Umudumu kestiğim gün bende olmam... Ben inanıyorum Kuzey. Derin bulunacak. Gelecek yanımıza. Umudumu kesmiyorum sende kesme oğlum" dedi. Şaşırmış bir ifadeyle bakıyordum. Bir anda bana sarıldı. Annem gibi sarıldı. Hissettirdi. Havada kalan ellerimi bende Zeynep Teyzenin sırtına koydum. Ağlamaya başladı. Siktir. Ağlamayın. Derin' e bişiy olmadı. " Herkes umudu kesmişken küçücük bir umuda bağlanmaya çalışıyorum çok zor oğlum. " dedi. Zordu. Çünkü aynısını bende yapmaya çalışıyordum. Bir umuttan güç alıp yaşamaya devam ediyordum. Buna yaşamak denilebilirse. "Ben bulucam. Merak etmeyin. Derin'i getiricem" dedim. Kafasını kaldırıp gülümsedi. Ayağa kalktım ve dışarıya çıktım. Benim bu umuda biraz daha bağlanmamı sağlamıştı annesinin konuşması. Gaza iyice yüklendim ve o şerefsizin olduğu mekana doğru sürdüm.
Geldiğimde kapıdaki adamlar hareketlendiler. "Napıyo? " dedim. Allahtan bir kere söylediğimde anlıyorlardı. "O ayıldıkça biz dövüyoruz. Birazdan ayılacak. "Dedi. İşte bu iyiydi. Bir an önce ayılması iyi olurdu. İçeri girdim. Semih de içerideydi. Zaten buradan ayrılmıyordu. O adamı döven tek kişiydi. Kimseye izin vermiyordu. Teknik geliştirmişti. Farklı yöntemlerle dövmeye başlamıştı. O da uykusuzdu. Gözlerinden belliydi. Adam ayılmaya başladığında bir yumruk attı. "Semih gerisi bende" dedim. Geldiğimi farketmediği için hızla arkasına döndü. "Ne demek bende? " " Lan dövdün işte benim vaktim" dedim. Çıkmalarını istedim. İkiletmediler. Sıkıyorsa ikiletsinler. Ama Semih çıkmamamakta direndi. Kendi bilir. Sonuçta olacaklara şahit olan oydu. Bir sandalye çekip Mustafa'nın karşısında oturdum. Yeterince ayılmıştı. "Noldu Kuzeycim bulamadın mı Derin'ini" dedi. Rahat bir tavırla cebimden sigrayı çıkardım yaktım ve bir nefes aldım. " bidaha Derin'in ismini ağzına almayacaksın" dedim yine rahat sayılabilecek bir tavırla. "Yoksa? "diyerek devam ettirmemi bekledi. " Eğer öğrenmeyi çok istiyorsan deneyince uygulamalı görürsün" dedim. İğrenç denilebilecek bir şekilde sırıttı. "Öğretsene Derin diyince ne olacağını"dedi cümlesinde Derin ismini geçirdikten sonra. Sinirle nefesimi verdim. "Bu kadar çok görmek istediğini bilmiyordum" dedim sırıtarak. Yüzüne bir yumruk attım. Sonra peşi sıra yumruklar atmaya başladım ve kafasını duvara vurarak sertçe yasladım. Sigarayı boynuna bastırarak söndürdüm. Acıyla bağırdı. Yapacaklarım yanında bu çok hafif bişeydi. Buna şükretmesi gerekti. "Fazla mı geldi? Ama bu daha hiçbişiy yapacaklarım yanında. " dedim ve güldüm. Hala acıyla kıvranıyordu. Yapma ama! Bu kadar güçsüz olamaz.
Akşam olmuştu. Akşam olana kadar yapmadığım şey kalmamıştı. Semih de keyifle uzaktan izliyordu. Vücudu morluklarla ve kızarıklıklarla doluydu. Akşam olduğu için hava serinlemişti. Eski bir kova gibi bişiyin içinde ateş yaktı Semih. Bir tarafında Semihle ben karşı tarafta Şerefsiz Mustafa vardı. "Derin nerde? " diye sordum bitmeyecek gibi görünen sabrımla. Ama bu görünen taraftı. "Sana neden söyliyim Kuzey?" diye sordu. Bu kadar direnmesi normal miydi? Söyleyip kurtulsaydı daha iyi bir seçenek olabilirdi. "Ölmemek için söyleyebilirsin mesela" dedim. Gülümsedi. "Söylesem de söylemesem de öldürmeyecek misin? " dedi. "Söylersen neden öldüreyim? " dedim. Bu sefer daha da acı bir şekilde gülümsedi. "Yapma Kuzey. Sen Derini seviyorsun. Sırf size bunları yaşattığım için bile sen beni istediğini elde ettikten sonra öldürürsün" dedi. Haklıydı ölürdü. Ölecekti. Her türlü. "Neden söylememek için bu kadar çok direniyorsun? " dedim. Bu sefer sırıtmadı. Aksine ciddileşti. "Direndiğimi nerden biliyorsun. Ben sana Derin öldü dedim inanmadın. Nerden biliyorsun yalan söylediğimi." haklıydı. En başından beri öldü diyordu. Ama ben inatla reddediyordum.
"Eğer o ölseydi hissederdim ve yaşayamazdım."
Suratıma bakmaya devam etti. Elimdeki ateşe tuttuğum demiri yanağına bastırdım. Geriye çekilmeye çalıştı ama yapamadı. Demiri çektiğimde derisinin bir kısmı Demirde kalmıştı. Yüzü kanlanmıştı. Baya baya kan akıyordu. "İstediğini yap yine de istediğini elde edemeyeceksin. Benim kaybedecek bişeyim yok. " demesiyle Semih'in belindeki silahı alması bir oldu. Seöih de neye uğradığını şaşırmıştı. Bende şaşırdım ama onun aksine belli etmedim. "Napıyorsun lan şerefsiz?" dedim sinirle. Silahı bana doğrultuyordu. "Benim kaybedecek bişeyim yok Kuzey. Sen Derin'i çok sevmişsin belli. " dedi. Duraksadı ve yutkundu. "O ölmedi Kuzey. Ama bulabileceğini de sanmıyorum" demesiyle silahı kafasına tutup tetiği çekmesi bir oldu. Semihle ikimiz önce birbirimize baktık. Sonra Semih koştu yanında nabzına baktı. "Ölmüş"dedi. "Siktir.... " diye fısıldadım. Ama mutluydum. Onu ben öldürmedim diye üzülmeyi sonraya bırakmıştım. Dedikleri beynimde yankılandı.
"O ölmedi ama.... " devamı umrumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~İMKANSIZ~
FanfictionBirbirini kırarak ve inciterek tanıyan ve zamanla birbirine yaklaşan tabi bu zaman içinde birbirini paramparça edenlerin hikayesi! Eminim bu kitapta kendinizden bir parça bulacaksınız. HADİ OKUYUN BAKALIM ;)
