....Küçük, çok ince bir sızıyı damarlarımda akarken hissetmeye başladım.
Alkım, gerçekten yoktu.
Kayla, benim üşüyen bedenimden akan o kırgınlığı, sessizliği ile neşelendiriyorken gözlerimi ona çevirdim. Koltukta oturmuş, elini dizine koymuş ve gözlerini yere sabitlemişti. Onun başına da, dert olmuştum. İçimdeki o büyük sancıyı kenara atmak isteyerek, dudaklarımı araladım. Lakin, tek yaptığım nefes almak oldu.
"Söyle!" Kayla, konuşacağımı anlamış olucak ki, sesini tüm salona yayarak, yüzüme çarpmayı denedi. Bu kadar yüksek sesle konuşmuş olması, kaşlarımı çatmama sebep olurken, sessizliğimi korudum.
" Anlatsana, ne oldu? " Kafasını iki yana salladı. " Ne olduğunu anlatsana!" Sesi kırgınlığa hitap ederken, gözleri gözlerime odaklanmıştı. "Bi...Bir adam, yolumuzu kesti. Alkım' da bana değer vermediğini yalnızca oyun oynadığını net bir sesle yüreğime sapladı. " Kayla, üzerine sinmiş endişeyi, sirkelemek istercesine ayağa kalktı.
" Kim cesaret edebilir ki? " Anlamaz gözleri hala bana baksada, benimle konuşmadığını anlayabiliyordum. Hatta bana bakan gözleri, beni görmüyor gibiydi. Bir kaç dakika olduğu yerde dikelmeye devam etti. Sonrasında koltuğun üzerinde duran telefonunu hızla eline alıp, bir numara tuşladı."Ecevit? " Telefonu tutan eli titrerken, karşı tarafı dinlemek isteyen tarafımı kana bulanmış bir toprağa gömdüm. Melek olduğum zamanlar diğer ülkedeki sesi bile çok kolay duyabiliyorken, şimdi telefonunun diğer tarafını duymaya çalışınca bile canım yanıyordu.
Duymak istemedim. Zaten fazlasıyla saçma şeyler yaşıyorken, bu acıya da katlanabileceğime emin değildim.
"Nasıl yani?" Kayla, kaş çatarken, Ecevit' in konuşmaya devam ettiğini anladım. "E, ne olucak şimdi?" Dinledi... " Pekala, siz de dikkat edin!" Telefonu kapatır kapatmaz, gözlerini bana çevirdi. "Özel bir durum mu? " Soruyu ona yönelttiğim an merak ettiğimi anlamasını istedim. Lakin, o benim merak etmemi umursamayan bir tavır sergiledi.
"Uyumak istersen, rahat ol! Yani burası senin çekinmen gereken en son yer. Ve şey, Ecevit gelmeyecek, merak etme. " Kayla, bana anlatmayacaktı....
Ve gün doğduğunda kendimi yine o saçma okulun kapısında buldum. Kayla, etrafa bakınırken neyden korktuğunu anlamaya çalıştım. Gerçekten yüzünde endişeyi barındırıyor, etrafına korku dolu bakışlar atıyordu.
"Kayla? " Gözlerini bana çevirdi. "Bu hâline bir son vermelisin. Korkak bir kız çocuğu gibi davranıyorsun. " Kafasını onaylarcasına salladı. "Çünkü korkuyorum!" Binaya doğru yürüyen ayaklarım, bir anda tüm hakimiyeti kendisine doğru çekti ve olduğu yere mühürlendi. Kayla, benim duraksamam ile birlikte, olduğu yerde durdu ve vücudunu bana çevirdi.
"Neden korkuyorsun ki? " Bu sefer dudaklarını aralaması ve kapatması bir oldu.
Yalvaç' ın sesi tüm ilgimizi kendine çekmeyi başarmıştı.
"Neyden korkuyorsun ki, Kayla? " Alay eden ifadesi, yüzüne yayılmış, tüm benliğime küfrediyordu. Kayla, derin bir nefes alıp kafasını iki yana salladı. "Lan, nerdesin sen? " Gözlerini kıstı, "Alkım ve Ecevit gelmeyecek. Sen gözümün önünde ol! " Yalvaç, anlamayan bakışlarını bana çevirdi ve yine o sert bakışı yüzüme doğru fırlattı. "Neden ki? " Sorusu Kayla' ya olsada gözlerini benden kaçırmıyordu. Boş bakışlarım, onun bu amaçsız sert bakışlarını dövmeye başladığında, Kayla' nın sesi kulağıma doldu. "Ya, korkuyorum Yalvaç. " Yalvaç, kaşlarını çatıp, Kayla' ya baktığında ne olduğunu anlamış gibiydi. "Ne zaman oldu bu? " Kayla' nın yutkunuşu ile gözlerimi okulda gezdirdim. Boğazımdaki yara kendini gösterircesine sızladığında, acının benim yanıma oturşunu görür gibi oldum.
"Ya, dün olmuş. Yani, Ecevit öyle söylüyor. Düşünsene, Alkım' ın, yolunu kesmişler. " Yalvaç, sırıttı. "Desene canına susamış, o puşt." Bu davranışı gözlerimi devirmeme sebep olurken, binaya doğru yürümeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRAİL (TAMAMLANDI )
FantasyAzrail' in insan oluşunu anlatan mürekkep, kararırken aşkı mırıldanıyor... Kapak tasarımı; İrkeladeyna