Kelepçe (24. Bölüm)

1.1K 115 139
                                    

Adamın gözlerinde ki gülüşü bir kafese saklamak istedim. Bu düşmanın, bana olan bakışını şeytanın hatıralarına karalamak ve lanetlemek istedim.  Lanetlemek istediğim yerde kendi düşünceme ağlamak isteyecek kadar düştüğümü fark ettim. Alkım' ın beni arkasına çekme sebebini o gece olanlarla birlikte çok net anlayabiliyordum. Anladığımı bir düşmanın gülüşü ile değerlendirecek nitelikte Alkım' ın koluna tutundum ve tekrardan yutkundum.

Yutkunuşum, kalbime giden bir hançeri Alkım' ın ismine sapladı.

"Alkım..." Fısıltım acıdı. Fısıltım, Alkım' ın bana olan bağırışına denk geldiğinde adamın gülen gözüne çarpıp acıdı.
"İçeri geç!" Sesinde çarptığım kızgınlığın ruhuma olan bir darbe olduğunu hissettiğimde adımlarımı onlardan uzaklaştırdım.

Gözlerim yine acımaya başladığında ağlamaya başladığımı fark ettim. Ağlamaya başlayan gözlerim, ruhumdaki gökkuşağını yok etmek istediğinde kendime acıdım.

Evin büyük kapısı aralandığında Efken' in gözlerine çarpan gözlerim ağlamayı kesmek istedi. Ağlamak, ruhuma çizilen bir kader olarak gözlerimin yolunu bulmuş beni içine haps ediyordu.
"Ağlamayı seviyor gibisin." Ne olduğunu sormak yerine söylediği bu cümleye gözyaşlarımın arasından gülümsedim.
"Anka sever miydi?" Bana doğru yaklaştığında şaşkınlığı gözlerine getirip ona sundum. Ellerini yanağımdaki gözyaşlarına getirdiğinde hissettiğim bu güvenin sebebini bilmek istedim.
"Anka sevmezdi. " Yanağımdaki yaşları sildiğinde geri çekildi ve derin bir nefes aldı. "Güçsüzlük olarak adlandırırdı." Yine kendime acıyarak mırıldandım. " Belki de Alkım' ın onu sevmesinin sebebi buydu. " İstemsizce güldüm. " Belki de çok ağlıyorum diye istemiyordur beni."  Kafasını iki yana salladı. "Sanmıyorum..." Bu kelimede gizlenmiş cümleleri merak ederek dudaklarımı araladım. " Nasıl sanmıyorsun?" Gözlerime bakan Efken' in benim acıma ortak olmak istediğini hissettiğimde "Ne olur..." dedim, "Ne olur benden bir şey saklama. Saklama ki benim de güvenebileceğim biri olsun." Dudağını bir birine bastırdı.

Güvenin gökyüzü olması gerektiğini bilerek bir kelebeğin kanadına saklamaya niyetli olan insanların amacını anlamıyordum. Güvenin gündüz olup herkesi aydınlatması gerektiğini bilen insanların ne diye kalplerinde ki tüm güveni; sahipsiz, karanlık  gecelere sakladığını anlamıyordum.

Bir ayın gülüşünü Efken' in ruhuna üflediğimi hissettiğimde geceye sakladığı güveni çıkartmak amacı ile mırıldandım.

"Anlatacak mısın?" Hapsolan tüm sırlara karanlık bastığında bir gülüşün sevgiyi mırıldadığını hissettim. Aydınlatmak isteyen bir gülüş Efken' in yüzünde ki yerini aldığında kardeşliğin güzel bir his olduğunu hissettim.

Sonra onun kardeşi olmadığımı hatırlayıp üzülmeyi seçtim.

"Anlatacak çok şey var ama..." Durdu. Kol saatine baktığında bir ıslık çalıp arkasını döndü. " Kahve içerken konuşuruz."

Söylediğine karşılık gülümsedim. Lakin, ağladığımı hatırlatan gözlerim ağrımaya devam ederken uykusuzluğun getirdiği yorgunluk ile gözlerimi ovdum.

"Ya çok uykum var." Mutfağın kapısından içeri girdiğimizde etrafa gözlerimi kapatmış gibi yapsam da fazla dikkat çekici olduğunu görebiliyordum. Umursamadan u dönüşü yapan tezgahın arasına sızan Efken' e hitaben konuştum.
"Okula gitmeyeceğim. Saate benim için mi baktın? " Gözlerini bana çevirdiğinde suyu ısıtıcıya bırakmıştı bile. "Ne- "
"Bana da bir kahve..."

Efken' in sözünü yarıda bırakmasını sağlayan bir ses kalbime dokunan hançeri güneşin sıcaklığına sabitledi. Güneş tüm sıcaklığı yanağıma bıraktığında Alkım' ın sesini duymanın verdiği  memnuniyetle atan kalbim hızını alamayıp sesini duyurmaya başladı. Gözlerim onu bulduğunda saçlarından akan damlaların yüzüne dökülmesinden duyduğu rahatsızlık ile eliyle yüzünü temizliyor, saçını arkaya doğru ittiriyordu.

AZRAİL (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin