Akan Gerçek (30. Bölüm)

793 79 116
                                    

Zehirli bir kelebeğin yağmurun altında kanatlarını çırpması ve kanatlarının bizi sonsuzluğa taşımak istemesiydi hayat. Kelebek zehirliydi. Zehrinin bize dost olması kadar büyük bir acıyla sınanmaya başlamış bir meleğin gözyaşlarına sebep olmuştuk. Hayatın mızıkçığında bizim acımız dans ediyordu. Alkım' ın göz bebekleri acıyı bana anlatırken yutkunuşu da buna ortak oldu. Zehirli kelebek onun kalbine konmuştu.
"Yalvaç? " Ses tonunda ki yorgunluk yüreğimin en ücra köşelerinde bile büyük bir sevgi depremi yarattı. Kıyamadım, kıyamazdım. "Alkım, o yalnızca oyun oynuyor." Kıyamadığım için konuşsam da o beni duymadı. Şöfor kapısı açılmıştı. Lakin Alkım arabaya binmek yerine şaşkınlığını kardeşinin gözlerine çarpmayı tercih ediyordu. Bir yalnızlığın fırsat kollaması gibi kafama daha sert bir şekilde bastırdığı silah ile dudaklarını araladı. "Evet, oyun oynuyorum. " Yalvaç' ın ses tonunda ki ciddiyet kulağıma ulaşsa dahi şu anda hiç şaka yapmadığını biliyordum. Oyun oynamıyordu! Alkım, susuyordu. Suskunluğu kardeşinin gözlerine bakan gözlerinde anlattıklarında anlam kazanıyordu. "Alkım konuş derim ben." Yalvaç hissizliğini konuşturuyordu. " Konuş ki bende anlatabileyim. " Alkım gözlerini yumdu. Yumduğu gözlerinden hemen sonra kapının camına yumruğunu indirerek konuştu. "Ne yapıyorsun lan sen? " Dudaklarımdan firar eden şaşkınlık iniltisi ile yerimde hareket ettim. Kapıyı açıp onun yanına gidecektim ve bunun için elimi kulpa uzatmıştım. "Sakın! " Yalvaç' ın silahı kafama sert bir şekilde bastırması beni durdurmadı. Alkım' ın elinden akan kan damlaları canıma bir acı sızmasını sağlarken nasıl durabilirdim ki? Duramazdım. Durmadım. "Sakın dedim sana! " Arabadan indim. Yalvaç' ı umursamadan Alkım' ın yanına ilerledim. Yalvaç hemen arkamdan arabadan inse de ses etmedi. "Alkım..." Kanayan elini elime aldım. Canı yanıyordu. Alkım, elinden gelen kanı umursamadan beni arkasına aldığında dudaklarımı araladım ama hiçbir şey söyleyemeden Yalvaç' ın silahı bize doğru yönelttiğini gördüm.

Allah aşkına bu çocuğun derdi neydi?

"Ben kötü bir şey yapmayacağım Alkım! " Yalvaç bağırsa dahi Alkım ona fısıldayan bir ses tonu ile cevap verdi. "Ben senin canını alacağım Yalvaç! " Alkım' ın arkasından çıkmak İçin hareketlendim. İzin vermedi. Alkım' ın arkasında olmama rağmen Yalvaç' ı görebiliyordum. Gördüğümün ne olduğunu da anlamış değildim ya. "Boş lafların lüzumu yok! " Yutkundu. "Alkım o kızda bir şey var. Bırak sana göstereyim." Kaş çattım. "Kötü bir amacım yok." Yalvaç' ın son söylediği ile Alkım alay edercesine güldü. "Sen zaten hep iyisin." Bir gerçeğin gözümün önüne sürülmesiyle yutkundum. Yalvaç o silahı bana karşı kullanırsa ölürdü. Biliyordum çünkü bana doğru gelen o kurşunlar ile ölen bir adam söz konusuydu. Yalvaç, ölmemeliydi. Gözlerimi yumup kafamı iki yana salladım. Düşüncelerden sıyrıldığımda Yalvaç' ın sesini duydum. "O kızda bir şeyler var. Kurşun ona işlemiyor! " Durdum. Yer ayağımın altından sıyrıldı, göğ üzerime döküldü. Kelimeler benim kulağımda cızırtılara sebep olurken melek diye anılan herkesin sessizliği ipin ucuna bağlayıp benim üzerime attıklarını hissettim. Göğün mavi renginde siyahın avuç avuç yağdığı bir günün yıldızı biz olmuştuk. Dakikalar bizim anılarımızın içinden sıyrılmaya ant içmiş gibi hislerime vura vura akarken yutkundum.

Gerçeği biliyordu.

Bildiği gerçeğin onun tarafından tam olarak ne olduğunu bilmeden tekrardan yutkundum. Sonra yine fark ettim ki beyaz sayfaların karalanmak için ihtiyacı olan mürekkep katram katram yağıyordu. Rüzgarla savrulan kağıtlara benim için yazılana Alkım' ın alay dolu gülüşü eşlik etti. "Ne bu? " Güldü. "Sırada ne var? Yoksa silahın oyuncak olduğunu mu söyleyeceksin? " Kül olan benliğim, onun arkasından sıyrıldı. Alkım' ın boşluğundan yararlandığım esnada siyah gözler beni buldu. Yalvaç yutkundu. Gözlerinde tam olarak nasıl bir nefret gizlediğini anlayamıyordum. Bir kibrit çakılmış ve onun tüm sevgisini yakmış gibiydi. Lakin nefret için aynı şey söz konusu değildi. Nefreti kibritin alevine karışıp daha da büyüyordu. Nefreti ile göz göze gelmenin verdiği rahatsızlığa çarptım. "Yalvaç, indir artık şunu! " Alkım elinden akan kanın etkisine kapılmış gibiydi.

AZRAİL (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin