Mürekkebin ağladığını görür gibiyim.Sessizliğini acıdan çıkarıyor ve ne yazık ki gökyüzünü karaya boyuyor. Mürekkep yıldızlara olan hayranlığını, ayın yüzümüze vuran aydınlığına saklıyor ve siyahtan nefret ediyordu. Mürekkep kendi rengine nefretle baktı, sonra zıtlığı ile kendine aşık eden beyaza yöneldi. Adımlarını beyaza doğru atarken, gözlerimi yummama sebep oldu. Lakin, uyku beni hapsetmeden önce saçlarımda hissettiğim bir elin varlığı ile gözlerim benden izinsiz açıldı. Alkım, bana gülümserken bunun gerçek olup olmadığını irdeledim.
"Canım yanıyor,Anka."
Sustum. Bana Anka demesi, kalbimin bir odasını kilide vurmasına sebep oldu. Kalbim, bir çırpıda yıkık dökük olan o odaya, güldü. Kırılan, kalbimin Alkım' a ait odasında şiddetli bir deprem oldu. Lakin, ben bu depremi içimde yaşamayı tercih ettim ve dudaklarımda sözcükleri geri iterek bana yardımcı oldu.
"Öyle bir yanıyor ki, sanki cehennem kalbime inmiş ve yalnızca bana yanıyor. "
Sustu.
Cehennemin, yangınına saygı duyan bir yapım vardı. Onun cehennemi, herhangi birini yakmaktansa, beni ateşine sürükleyerek yakıyordu. Onun cehennemi benim kalbimin buz tutmasına sebep olurken, ne denli yandığımı anlayamıyordum.
Ben hem buz tutuyor, hem de ateş alıyordum.
Ben dayanamadım, düşüncelerin beni alt etmesine izin vermek yerine, Alkım' a baktım.
Aldığım nefesin ardından, doğruldum ve yatakta oturur pozisyonu aldım. Yanımda oturduğu için hiç beklemeden ellerimi boynuna doladım.Alkım' ın sessizliğine sarıldım.
Alkım' ın, bilmediğim acısına sarıldım.
Sarıldığım adamla neydik bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki, yaşanabilecek en güzel duyguyu birlikte tadıyorduk. O, benim duygularımdan hiç bir zaman emin olamasa dahi, ben onun duygularına ant içebilecek kadar aşikardım.
Duygular...
Bir günde, ya da ilk görüşte bizi alt eden o duygu...
Biz seçilmiş iki varlıktık. Biz, normal insanların yaşamaya korkacağı bir duyguyla birbirimize tutunmuş ve çift olmuştuk.
Doğru, normal bir çiftin, çift olmayacağı kadar kısa bir zamandır tanıyorduk birbirimizi. Ama ben şu anda onu kendimden daha çok umursuyor, kendimden daha çok seviyordum. Sevmek, eğer ki sevmek yakıyorsa, ben de şu anda kül olmuş onun kalbine uçmuştum.
"Neden canın yanıyor, Alkım? "
Onun omuzuna kafamı koydum, o, beni sarmalarken içine alıp saklamak ister gibiydi. Oysa ki, o, beni zaten kalbini almış ve saklamıştı. Saçlarıma kondurduğu öpücüğüyle derin bir nefes aldı.
Hayır, kokumu içine çekti.
" Yanıyor işte, yansın da zaten."
Anlamadım. Lakin, sormak yerine, sessizliğin üzerimize yanmasına izin verdim. Ben ona sarılırken bile hasretin yanımızda bir yerlere çöktüğünü hissettim.
Bir süre sonra susmaya bir son verme gereği duydum. Ben sessizliğe ihanet ettim.
"Biliyor musun?" Ansızın, sorduğum bu soru ile yutkundu. Lakin, cevap verme gereği duymadı.
Cevap vermese dahi ben devam ettim. "Şu anda bile özlüyorum..." Gülümsedim. Saçlarıma kondurduğu öpücükle devam ettim.
Yüzümün aniden ısınmasına aldırış etmeden devam ettim. "...yanıyorum Alkım. Lakin yandığım için mutluyum, çünkü sen beni kalbindeki cehennem ile ödüllendirdin. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRAİL (TAMAMLANDI )
FantasyAzrail' in insan oluşunu anlatan mürekkep, kararırken aşkı mırıldanıyor... Kapak tasarımı; İrkeladeyna