Sohbet (15. Bölüm)

1K 150 279
                                    

Vote sınırı ve ya yorum sınırı vermeme rağmen sınır geçmeden bölüm veriyorum size. Bunun için sınır kaldırdım. Ama uyarıyorum, yorum yaparak okuyun. Çünkü yorum yaptığınız için yazasım geliyor.

...15...

Dikenlerini yüreğime dokunduran bu adama verecek hiç bir tepkim kalmamıştı. Yürümeye devam eden ayaklarımın, arsızca ona dönmek isteyişini taşlara vurmak istedim. Bu isteğimin bile kanadığını hissederken, adımlarımı boşluğa savurdum. Yolları aşacak bir güce sahipken, onu aşmayacak, aşmak istemeyecek
bir yüreğe sahip olmuştum.

Tüm duygularımı asmak istiyordum. Tüm duygularımın nefessiz kaldığını hissedebiliyordum.

Alkım' ın arkamdan gelmesini istiyordum.

Kafama darbe gibi inen, kör hevesin gözlerime vurmasına izin verdim. Kendimi kopardığım dalıma, daima hasret duyacak olmak sol yanımda bir depremi uyandırıyordu. Sarsılan benim Alkım' a ait kalbimdi. Aklım' a ait bir oda demiyorum, çünkü ondan başka kimsemin olmadığının farkındalığı ile yürüyorum.

Düşüncem soğudu.

Düşüncem soğurken, damarımda akan zehrin bataklığına savrulan bir kaç kelime dudaklarıma vurdu.

"Alkım bile yok ki! " Yan tarafıma baktım. Olmayışı her şeyimin son buluşunu, ruhumun kahrolası bir çığ  geceye kaybolmasını sağlar gibiydi.

Yürüdüm. Belkide ona adadığım onlarca adımı, yüreğime taşıdım. Nereye gideceğimi bilemeden, yola çıktım. Arabaların hızla gidip gelişi, gözlerime çarpan lakin katiyen önemi olmayan bir detaydı.

Ne yapacağımı bilmiyordum.

Yolun hemen kenarında durdum ve kalbimi, yani ona ait olan gerçeğimi elimle kapattım. Sanki kalbim üşüyordu. Sanki kalbim, onun ismini haykırıyor gibiydi.

Aşıladığı bu acıya gülümsemek istedim. Ben biliyor gibiydim. Ben bu yolun hiç bir sonuna denk gelemeyeceğimi bilir gibiydim. Ben çıkmaz bir sokağa girmiş ve ona yürümeye başlamış gibiydim. Kalbim sevgiye muhtaç olan bir çocuk gibi bağırırken, Alkım bıçak etkisi yaratan kelimelerini üzerime sıçratmıştı.

Düşüncelerimin arasına sığan siyah bir araba gözlerime çarptığı anda acı bir çığlığını kulağıma değdiren araba lastikleri, yolu dövmüş ve hemen önümde durmuştu. Arabanın çıkardığı bu sesin, düşüncelerimi dağıtmasına izin verdim. Her iki kapısı da aralandığında, kaşlarımı çattım.

Kızıl güzelin, oyuncağını bulmuş küçük bir çocuk gibi üzerime atlamasına izin verdim. Bana sıkıca sarıldığında, içimde herhangi bir kıpırdama olmadı.

Halbuki ben Kayla' yı sevdiğimi sanırdım.

Ecevit yanımızda durduğunda, gözlerinde açan bir çiçeği gözlerime uzatan gülüşü saçma geldi. Soğuk bakışlarımın kahkaha atışı, onun gülümseyişini soldurmazken Kayla' dan uzaklaştım.

Kayla, gözlerimin içine bakarken dudaklarını araladı. Beni sarsacak bir cümleye nefes verir gibiydi.

"Bizimle gelmen lazım. "

Kafamı iki yana salladım.

"Yalnız bırakın beni. Ben kendi cehennemimde yalnız yanmak istiyorum. " Kayla' nın yüzüne fırlattığım ateşimi, avuçlayan gülüşü kaşlarımı çatmama sebep oldu.
"Niye gülüyorsun Kayla? " Bu sefer ben güldüm. " Yoksa benimle alay mı ediyorsun? "

AZRAİL (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin