Mısra (25. Bölüm)

779 105 60
                                    

Kan akıtan bileğimde ki damarlarım hızla atarken kalbimin boşluğa düştüğünü hissettim. Ruhumun çaresizliği kelepçenin darmadağan ettiği kalbime dokunurken gözlerim Alkım' ın siyahlarında ağladı.

Sanki onun içinde kaybolan benliğim yeşermiş ve tam yeşerdiği yerde gözyaşı ağlatırmış gibi hissettim. Allah şahidim olsun ki Alkım benden daha çaresiz duruyordu. O çaresizliği onun gözlerinde duran benliğimde hissettim.

"Ama..." dedim, sesim sonsuz bir uykuya yatmış gibi duyulmamaya ant içti. Sonra ben boğazımı temizledim. Sızlayan boğazım beni ağlatmak için harekete geçmişken yüreğimi toparladım.
Yüreğim... Yüreğim, Alkım' ın gücünden faydalanırken tekrar konuştum.

"Ben hiçbir şey yapmadım ki." Efser, dediğimi umursamadan koluma tutundu. Beni sınıf kapısına doğru çekiştirmeye başladığında kahvelerim tekrardan siyahlara takıldı.

Çaresiz bir çift siyah...

"Yürü, emniyette devam ederiz sohbetimize." Efser, beni alaya alırken sınıf kapısının hemen önünde durmak zorunda kaldı.

Alkım' ın eli, koluma tutunan elini sertçe kavradı. "Bana bak!" Efser' i hızla duvara çarptı. Ağzından çıkan acı dolu iniltiyi duymazdan geldim. "Lan, sen benim sınavım falan mısın? " Sinir, Alkım' ı ele geçirirken ben hiçbir şey anlamıyordum.
"Saçmalama!" Efser bağırdı. "Ben, yalnızca işimi yapıyorum. Şimdi, üzerimden çekil ve bana dokunma!" Alkım' ın, sert bakışında gezinen gözleri beni bulduğunda gözlerimi kaçırdım. Bana karşı bir nefreti var gibiydi. O nefreti görmekten kaçan gözlerim, dolu dolu bana bakan Kayla' ya dokundu.
"Sen neden ağlıyorsun?" Saf, temiz bir ruha elimi uzatır gibi hissettim.

"Ne ağlaması ya? " Kayla' nın yüzüne dokunan avcu gözyaşlarını sildi. "Ağlamıyorum ben" Homurdanışını umursamadan Alkım' a baktım. Alkım, Efser' e bakmaktan vazgeçip Kayla' ya döndüğünde derin bir nefes aldı. " Olmasın o gözlerinde yaş" Kayla kafasını salladı. "Olmaz gözlerimde yaş." Kayla' nın saflığa dokunan ruhunu sevdim. Sevdiğim ruhu bana küçük bir çocuğun endişesini yazdı.
Alkım, Kayla' ya bakmaktan vazgeçtiğinde çaresizliği işlediği gözlerini bana çevirdi. Bana doğru bir adım attığında, hemen karşımda durdu.

Tek bir cümlesine bile özlem duyan benliğim kalbimin özlem ile atmasına olanak sağlayan mürekkebe lanet etmek istedi.
"Bak!" Yanaklarımı avuç içine sakladığında konuştu. "Ne olduğunu bilmiyorum. Ama sen üzülme, üzülme ki aklım sende kalmasın. " Sessiz kaldım. Sessiz kaldığım bu anda onun beni üzdüğü anları yüzüne vurmak istedim. "Güçlü kalabilirsin dimi?" Sorduğu bu soruya düşünmeden kafamı salladım. Onu onayladığımda Efser, "O halde gidelim!" diyerek araya girdi. Alkım, sessiz kaldı. Sessiz kaldığı bu anda, kahvelerimde bir şeyler arar gibi baktı. "Ne oldu Alkım? " Gözlerini gözlerimden çekti. "Yok, yok bir şey." Elleri yanaklarımı terk ettiğinde beni ondan uzaklaştıran bir el koluma dokundu.
"Haydi!" Bir erkek sesi kulağıma dokunduğunda gözlerim Alkım' ı terk etti.

Ben, hiç istemeden Alkım' a arkamı dönmüştüm.
"Lan!" Alkım' ın arkamı döndüğüm anda gelen sesi ile yutkundum. Koluna tutunan ele baktığım anda sesini duydum.

"Lan, o elini kırarım piç! " Sesinde ki çaresizliği bir tek ben mi fark ediyordum.

Koridoru yürümeye devam ederken kolumu çekiştiren adamın kim olduğunu merak ettim. Arkamdan gelen sesleri umursamadan elin sahibine baktığımda dudaklarını araladım.
"Sen de mi polissin?" Kahve tonlarında ki gözleri gözlerimi bulduğunda kafasını salladı. Siyah saç tutamları alnına düşerken, kirli sakalı ona ayrı bir hava katmıştı. Yanaklarını ısırdığını anladığımda Alkım' ın küfürlerini hazmetmeye çalıştığını hissettim.

AZRAİL (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin