Anka' nın Sesi (28. Bölüm)

1K 88 157
                                    

Yanlış olmak.

Belki bir acının en güzel tuzağının kalbi olmak, yanlışın düğmelerinde gezinmekti. Bir beynin masasına toplanan yanlışlar doğruların kıraliyetini ele geçirip bana hükmetmeye başlarken ellerim titremeye ant içmiş gibi birbirine bağlandı. Titreyen ellerimin birbirinde can bulmak istemesi bir yana karşımda duran adamın şaşkınlığı göz bebeğimde yuva yapıyordu.

Durdum.

Bir kurşunun can bulduğu karın boşluğumda akmayan kanın sızlatmaya başladığını hissettim.

Durdum.

Akmayan kanın duvara monte edilmiş bir fotoğrafta can bulan şeytanın zehri olduğunu hissettim.

Sonra bir silah sesi daha değdi kulaklarımın gerçekle olan bağlantısına. Duyduğum sesin gözlerimin içine bakan adamın saniyeler içinde yere yığılmasını sağlaması, bana doğru gelen bir kurşunun daha hemen kalbimin önünde durmasına ve zeminle bir ilişkiye girmesini sağlamıştı.

Neler olduğunu anlamayan benliğimin korkusu birbirine tutunan ellerimin birbirinden ayrılıp tekrardan yatağa tutunmasını sağlamıştı. Gözlerim kocaman açılırken kendi sesimi değdirdim kulaklarıma.
"Hayır ya..." Hiç bir şey söyleyemedim. Yalnızca korku dolu bir çığlık döktüm dudaklarımdan. Döktüğüm çığlık bile kendi içinde çığlık atmaya başlamıştı.

Odada iki ruh kaybolmaya başladı. İki ruhun gözüme çarpan görüntüsünde kendi gerçeğime bir ömrün daha eklendiğini fark ettim. Yerde yatan her iki insanın ölümü değdi gözlerime. Gözlerime değen görüntü ile birlikte Alkım' ın kalbimde ki gerçeğini hatırlatan sesi yükseldi.
"Azra..." Kapının hemen önünde yerde yatan adama baktı. Gözleri yerde yatan adama bakarken bende adama baktım.

Adama bakan gözlerimiz birbirine dokunduğunda gözlerimden damlaların birbiriyle savaşmaya başladığı bir zaman dilimine girdim.

Gözyaşlarım çarpıştı.

Sonra ben dudaklarımı araladım.

"Her şey bir anda oldu. " Alkım, gözyaşlarımı bile severek baktı. Alkım, gözyaşlarıma bile kıyamadığını belirten bir ses tonu ile konuştu.
"Güzelim..." Adamın yanından geçip bana ulaştı. Hemen karşımda durduğunda elleriyle yüzümü avuçladı.
Alkım yine beni sevdi.
"Şşş... Ağlamayı yasaklıyorum." Yüzümü göğsüne çekti. "Ağlamayacaksın! " Ağladım.
"Alkım, onlar öldü! Öldüler ya, resmen öldüler. " Bana katil diyen adam için gözyaşlarıma kıydım. Bu oyuna ortak olduğunu anladığım bu kadın için gözyaşlarımın intiharını izledim.

"Öldüler ya... " Ağlamaklı çıkan ses tonumda yatan ölü ruhlar canlanmak istedi. Bu ölen iki kişi benim aldığım ruhlardı. Bu ölen iki kişi bana ait ailenin bedenime düşman kesilen bireyleriydi.
Alkım, benim kendi içimde yaşadıklarımdan habersizce beni göğsüne saklıyordu.

"Ağlama..." Yine ve yine ağladım. Belki de sevmekten sonra yapabildiğim en iyi şeyi yaptım.

Ağladım.

Bir deftere karalanan kanım gözyaşlarımın içine haps olup yanaklarıma aktı. Yerde yatan iki ölü ile karnıma değen kurşun kendi hikayesini güldürmeye başladı. Zeminde kalbimi hedef alan iki kurşun bana gözyaşlarımın anlamsızlığını anlatmak ister gibi olduğunda çok daha fazla ağladım.
Nitekim, gözyaşlarım akarken korunduğumu bildim.
"Ne oldu burda? " Efser' in bir cümlenin intiharına sebep olucak sesi kulağımın zarı ile oynadı. Bağırışı ile Alkım' dan uzaklaştım ve ona baktım.

AZRAİL (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin