Bölüm şarkısı; Nil Karaibrahimgil - Peri (feat. Ayben)
İyi okumalar küçükler...
_______
Doruk Özer öyle bir adam ki bazen onun sadece 32 yaş sendromu yaşadığını düşünüyordum. Ama çoğu zaman söylediği şeyler sürekli aklımı kurcalayıp duruyor ve ben de büyük etkiler bırakıyordu.
Bazen beni sözleriyle dövmekten beter ediyordu, bazen de sanki biri beni bebekler gibi sarıp sarmalıyormuş gibi hissettiriyordu. Kalbimdeki deniz o böyle konuştukça dalgalarını hırçınlaştırıyor, herkese kendini göstermek istiyordu.
Ben, öyle bir çıkmazdaydım ki hem kendim yok olup hem de onu yok etmek istediğim gecenin sabahında onun benim geleceğim için uğraştığını görmüştüm. Yaşadığım bu şokun yanı sıra kendim hakkında çok acımasız bir eleştiri duymuş ve belki de ilk kez kendimi böylesine sorgulamış ve yapabileceklerimin farkına varmıştım.
Doruk bana çok yakında ikimizin de hem sevmeyi hem de sevilmeyi öğreneceğimizi söylemişti ama ben bir daha ne birini sevebilmeyi ne de sevdiğim birini kaybetmeyi göze alamayacak kadar korkaktım.
Çünkü sevmek, kaybetmek demekti.
Aradan geçen günler boyunca Doruk'un ve Haldun'un sözlerini düşünüp durmuş ve kendi kendimi yiyip bitirmiştim. Ayrıca bugün şansıma cumartesi olduğu için Doruk Özer'le daha çok birlikte zaman geçirecektim. Dışarı çıkıp arkadaşlarıyla buluşmaya niyeti falan da yoktu. Başıma köstek olmak daha zevkli geliyor olmalıydı.
Ama şu an Doruk'un sürekli evde olmasından daha büyük bir derdim vardı; merdivenleri hoplaya zıplaya inerken popo üstü düşüp popomu morartmıştım.
"Bir kere de şu merdivenlerden insan gibi inip çıksan ölür müsün Deniz Neşe?" diye bağırdı.
"Sana ne? Sanki sen kıçını kırmışsın gibi niye bağırıyorsun?" diye çıkıştım. Derin bir nefes alıp sabır çekti. "Hadi çıkar şu pantolonu krem süreceğim." dedi kremin kapağını açarken. "Buruşmamış bir popo görmek istiyorsun anladım." dedim düğmeyi açmaya çalışırken. Doruk bir an önce işini bitirip gitmek istercesine bana bakıyordu. Ama ben geçen saniyelerin sonunda hâlâ düğmeyi açamamıştım.
"Neden evde kot pantolon giyersin ki?" diye söylenerek yanıma geldi ve düğmeyi açtı. "Ben mi düğmeyi zor açılır yaptım? Bana niye kızıyorsun?" dedim bilmişçe. "Canım burnumda zaten, sessiz ol." dedi ve pantolonu aşağı çekip pantolonu bir kenara attı. Ellerini tişörtümün eteklerine getirdiğinde; "Ne yapıyorsun? Sadece popomu vurdum!" dedim ellerini üstümden çekmeye çalışırken.
"İzlerin geçti mi diye bakacağım çocuk, rahat dur." dedi ve tişörtü de çıkarttı. Karşısında bordo dantelli iç çamaşırlarımla kaldığımda babaanne donu giymediğim için kendime kızdım çünkü Doruk'un hayal dünyasında bu hâlimle yer edinmek istemiyordum. Eğer vücudumu beğenmezse kusurlarımı diğerleri gibi kendi aralarında dedikodu yaparak değil direkt yüzüme söylerdi.
Bana bakarak yutkundu. Koca elleri belimde yer edindiğinde burnu saçlarımın kokusunu tatmakla meşguldü. "Çok güzelsin, su gibisin küçük kızım." dedi, hep dorukta olan sesi bu kez derinden gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...