Bu bölümün şarkısı Emir Can İğrek - Zemin, bölüm şarkısı olayını 13. bölümde açıkladım.
İyi okumalar...
_______
Hayatımın hem en sessiz hem de en stresli dakikalarını geçiriyordum. Bir an önce eve gitmek için en başta kardeşimi feda edebilirdim.
Karşımdaki adam ise beni umursamadan yemeğini yemeye devam ediyordu. Çantamı sıkıp salak salak etrafa bakıyordum. Burada hem başbaşaydık hem de herkesin ortasındaydık ve kimse bana yemek getirmiyordu. En azından bir iki kelam edip sonra da gitmeye karar verdim;
"Doruk'tu değil mi?"
"Evet. Sanırım seninki de Deniz'di."
"Evet, ismim Deniz Neşe. Nasılsın?"
"İyiyim, sen?"
"Ben de iyiyim."
Evet, müstakbel kocamla aramızda geçen tek konuşma buydu. "Kaç yaşındasınız?" diye sordum en azından bir muhabbet açmak için.
"Neden sordun?" dedi ukalaca. Acaba neden sormuş olabilirim? "Merak ettim." dedim kısaca. "Sence kaç gösteriyorum?" dedi kaşlarını kaldırarak. Sonunda odak noktasını değiştirmiştim.
Dikkatlice yüzüne baktım. Çekik, kahve gözleri vardı. Şakaklarında ise bıçak izi gibi görünen beyaz çizgiler vardı. Küçük bir burnu, orantılı dudakları ve hafif dalgalı kahve saçları buğday rengi teniyle uyum içindeydi.
"25-26 civarı." dedim gözlerine bakarak. Gülümseyerek başını öne eğdi. "32 yaşındayım küçük kız."
"Oha!" dedim kendimi tutamayarak.
"Beğenemediniz mi hanımefendi?" diye çıkıştı bana.
"Ben öyle demek istemedim sadece 25'in üstünde göstermiyorsunuz."
Derin bir nefes aldı ve elindeki çatal bıçağı tabağa bırakıp bana döndü.
"Bak kızım, ben de mecbur olmasam senin gibi veledin tekiyle evlenmek istemem ama bazı şeyler elden gelmiyor. Eğer benim gibi 30'u geçmene rağmen hâlâ babanın gölgesinden çıkamazsan mirastan men edilirsin tehdidiyle parmaklarında oynatılırsın."
'Abicim evde kalmışsın kendinden genç karıya kapak attın diye sevineceğine gelmiş artistlik yapıyorsun' diye bağırmak istedim ama yapamadım. Sadece; "Anladım." dedim ve bakışlarımın yönünü değiştirdim. Açıkçası biraz korkmuştum çünkü andropozlu dedelerden hallice bir adamla yaş üzerine tartışmak istemezdim.
"Sen, 20 yaşındasın değil mi?" diye sordu yumuşak sesiyle. Sanırım korktuğumu anlamıştı.
"Evet, 20 yaşındayım. Yani size başbaşayken ağabey desem daha doğru olur." dedim onu iyice sinir etmek için. Sonuçta bu kadar insanın içinde bana bir şey yapamazdı.
Gözlerindeki ateşi görmek için 6. hisse ihtiyacınız yoktu. Çünkü gözleri gerçekten sinirden ateş çıkarıyordu. Bir şey söylemek ister gibi bir hâli vardı ama kendine hakim oluyordu. Tırnaklarını avucunu kanatacak derecede bastırarak elini yumruk yaptı.
Gerçekten de 30'u geçmiş insanları yaş konusunda sinirlendirmek kadar kolay bir şey daha yoktu.
"Ne yapalım herkes gençleri almış sana da bu kart adam kalmış kızım. Elimden bir şey gelmez artık." dedi, ama ben ondan daha sinirli bir cevap bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...