İyi okumalar küçükler...
__________
'Sizin için yola çıkmış bir şarkı,
Düşünülmüş gözleriniz üstüne.
İçin için yaratılmış bir şarkı,
Bırakılmış yollarınız üstüne.
Sizsiz sizi yaşanılmış bir şarkı.'🌊
Bugünü, yarını, beş saniye sonrasını bile düşünmeden verdiğim kararla el ele tutuşarak yoğun bakım koridoruna girdiğimizde şansımıza kimse yoktu. Akif Bey geldiğinde buralarda dolanan kız kaybolmuştu.
Doruk'u çeke çeke Ayla Hanım'ın olduğu tarafa getirdiğimde o işten gelmenin yorgunluğuyla pek bir şeyin farkında değildi. Saçları yataktan sarkacak kadar uzun, gür ve siyah olan bu kadının güzelliğini oksijen maskesi bile örtmeyi başaramamıştı. Ayla Hanım'ın gözlerinin neye benzediğini görmek için kafamı kaldırıp Doruk'un gözlerine baktım.
İlk gördüğüm andan beni içine çeken bu yumuşak toprak tonu çekik gözlerin aynısından bir başkasında olabileceğini hiç düşünmemiştim. Aslında bu rengin Doruk'un imzası olduğunu, ona özel olduğunu sanıyordum ama o bu gözleri başkasından emanet almıştı. Belki ilerde bir başkasına emanet verecekti.
"Ne oldu kızım?" dedi ona baktığımı görmesiyle. "Hiç. Gözüme bir an yakışıklı göründün."
"Sadece bir an mı?" dedi ukalaca. Gülerek başımı göğsüne yasladım. "Umarım en kısa zamanda ayağa kalkar." dedim boylu boyunca yatan kadına bakarak. "Umarım Neşe, umarım." dedi annesine bakarak. O an kalbimden taşan bir damla gözümden firar etti. Doruk hızla o yaşı sildi. "Şhtt, ağlamak yok. Bu dünyada her şey bizim için, unutma."
"Öyle ama..." devamını getiremedim. Bağırmak istiyordum, hiç düşünmeden gerçekleri haykırmak. Tek bir dilek hakkım olsaydı bugünü hiç yaşamamış olmayı dilerdim. Doruk'a karşı suçlu hissetmemeyi isterdim. Onu annesine getirmeme rağmen içimdeki sızı geçmemişti. Hatta daha da büyümüştü.
Şu an Doruk için önemsiz olan, eve gitmek için kıvrandığı saniyeler ilerde annesiyle geçirdiği ilk ve son anı olarak hatıralarında yer edinecekti.
"Buyrun kime bakmıştınız?"
Bu ses beni kendime getirirken Doruk'la aynı anda arkaya dönmüştük. Sesin sahibi öğlen Akif Bey'in yanında gördüğüm kızdı. Elimi uzattım, "Deniz ben. Ayla Hanım babamın eski dostlarından. Durumu duyunca hemen koşup geldik." diyerek bir yalan daha attım. "Şahika ben de, kızıyım."
Elim ayağım bir anda boşalırken Doruk beni tutmuştu. Bu kız Doruk'un kardeşiydi ve birbirlerinden haberleri yoktu. "Ben de Doruk, Deniz'in kocasıyım." dedi Doruk ve benim şapşallığımı örtbas etti. "Ayla Hanım'ın durumu nasıl? Yeni bir şey söylediler mi?" diye devam etti.
"Hayır, dün geceden beri aynı şeyler. Sabaha çıkar mı belli değil diyorlar. Genetik zaten bu kalp krizleri dedem bu yüzden vefat etmiş." bunları söylerken döktüğü gözyaşları içime doğru akarken tarifsiz bir acı hissediyordum. Benim aksime Doruk ise umrundaymış 'gibi' yapıyordu.
"Ayağa kalkacak inşallah, umudunuzu yitirmeyin." dedim Şahika'nın sırtını sıvazlarken. Acıyla gülümsedi. "Keşke bir kardeşim olsaydı, belki o zaman benim ne hissettiğimi anlayabilecek biri olurdu... Babam olacak herif Allah bilir nerede. Burada böylece kalakaldım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
عاطفية"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...