İyi okumalar. Deniz Neşe'den devam ediyoruz.__________
Doruk'un teknesinin güvertesinde uzanıyorduk. Bana 'seni deniz tutuyor mu?' diye sormasının altından böyle bir şey çıkacağını düşünmemiştim. Yaklaşık iki gündür teknedeydik. Sanırım birkaç gün daha durup sonrasında da eve dönecektik.
Tatilde yaptığımız şeyler; yemek, içmek, sevişmek ve uyumaktı. Onunla ilk sevişmemizde, sanki seneler sonra özlem gideriyormuşuz gibi hissetmiştim. Yıllardır bu anı beklemiş gibi. Bazen Doruk'un doğduğum günden beri etrafımda olduğunu düşünüyorum. Hep ensemdeydi sanki.
Zaten babamla tanıştığını kendi söylemişti. Haldun'u da önceden tanıyordu. Hayatımızın hiçbir döneminde birbirimize imkansız olacak kadar uzak olmamıştık.
Vücudumu ona doğru döndürdüğümde hâlâ uyuduğunu gördüm. Bütün öğleden sonrayı yüzerek geçirmişti. Çok yorulduğu her halinden belliydi. Bir ara bana da yüzme öğretmeye çalışmıştı ama aşırı beceriksiz bir öğrenci olmam onu vazgeçirmeye yetmişti.
Altındaki kısa şort da olmasa çıplak kalacak vücuduna arsızca baktım. Zaten benimdi, bakıp bakmamamda bir sakınca yoktu. Ben de bikinimle yeterince çıplak hâldeydim. Bronzlaşmaktan hoşlanmadığım için gölgede yatıyorduk ama sıcak mayıştırıcıydı.
Pürüzsüz yüzünü okşadım. Ben sakallı hâlini daha çok seviyordum ama o sakallarının beni tahriş edeceğini düşündüğü için düzenli tıraş oluyordu.
"Sevgilim..." diye fısıldadım, artık uyanmalıydı yoksa uyku düzenini bozacaktı. "Hadi uyan artık." dediğimde mırıldanmaya başlamıştı. Belimden tutup beni kendine çekti. Yeni duş aldığı için mis gibi kokuyordu. Koynuna iyice yerleştim.
"Akşam yemeği yiyeceğiz birazdan, uyanman lazım." dedim ve göğsüne bir öpücük kondurdum. "Kızım, çok yorgunum. Gözümü açamıyorum." dedi hırıltılı sesiyle. "Kim dedi sana gidip saatlerce yüz diye. Gören de ilk defa suya girdin sanacak." diye sitem ettiğimde gülümsedi.
"Son birkaç haftanın stresini atmak istedim kızım." dedi. "Kendini çok yoruyorsun. Sonuçta kaç yaşına gelmiş adamsın biraz dikkat etmen gerekiyor." dedim, onu uyandıracak şey kelimelerimde saklıydı. Gözleri hemen açıldı.
"Kaç yaşında adamsın da ne demek? Yaşlı mıyım ben?" dedi sinirle. "Yani Dorukcuğum, çok da genç sayılmazsın. Sonuçta ne demiş şair, yaş otuz beş yolun yarısı, sen de otuz iki olduğuna göre..." dedim ama devamını getiremedim çünkü bakışlarıyla beni susturmuştu.
Ben onunla eğlenmek isterken, o şakama çok kırılmış gibi duruyordu. Yüzü düşmüştü sanki. Mahzun hir şekilde denizi izlemeye başladı. "Doruk ben şaka yaptım. Sinirlenip uyanman için söyledim, ciddi değildim." dedim yüzünü avuçlarım arasına alırken.
"Hayır, Deniz. Haklısın." bana Deniz demişti. Neşe demesinden ne kadar hoşlanıyorsam Deniz demesinden de bir o kadar nefret ediyordum çünkü benimle mesafeli olduğu zamanlarda bu ismimi kullanıyordu.
Deniz demesi evliliğimizin ilk haftalarında tartışıyormuşuz gibi hissettiriyordu.
"Evlilik teklifi ettiğim gün, sana bir soru sormuştum hatırlıyor musun?" dedi usulca. Cevap vermedim. "Senin için çok mu yaşlıyım diye sormuştum. Sen de 'eğer bana kızım diyebilecek hakkı kendinde görüyorsan öylesindir' demiştin." dediğinde sertçe yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romansa"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...