İyi okumalar...
________
•Deniz Neşe•
Günler haftalara karışmış ve Doruk işe geri dönmüştü. Koca evde yalnız kalmayı hiç istememiştim. O da beni teselli etmek için artık daha az çalışacağını söylemişti. Bunu nasıl mümkün kılacağını bilmiyordum, açıkçası umrumda da değildi.
Doruk gidince korumalar da piyasaya çıkmıştı. Evin her tarafı ızbandut gibi adamlarla çevriliydi. İstediğim zaman dışarı çıkamıyordum çünkü 'Doruk Bey'i arayıp izin almaları' gerekiyordu. Bu yetmezmiş gibi gittiğim yerde de peşimi bırakmıyorlardı. Bu iş sinirimi bozmaya başlamıştı.
Doruk'a şikayet ettiğimde az bile korunduğumu söylemişti. Zaten günlerdir ketum ketum ortalıklarda dolaşıp duruyordu. Bana karşı olan soğuk davranışları iyice artmıştı. Arada ağzını arıyordum ama çok üstelemiyordum. Patlamama ramak kalmıştı.
Eğer böyle devam edecekse yaşlı ve huysuz bir adamla ömür çürüteceğime boşanıp tazminat parasıyla hayatımı yaşamayı seçecektim. Bugün evde sıkıntıdan patlamamak için Nefes ve Gül'ü çağırmıştım. İkisi beraber geldiklerinde bu sıcakta bahçede oturmak varken onları salona buyur ettim.
Çünkü dedikodularımızın korumalar tarafından dinlenmesine ihtiyacımız yoktu. "Hoş geldiniz." dedim gülerek. Nefes bir tepki vermedi ama Gül hemen sarıldı, "Canım ablam benim, aşkım, bir tanem, sen çağırırsın da ben gelmez miyim?" diye yalakalık yapan kardeşime mimik bile kıpırdatmadan baktım,
"Sana olan sinirim hâlâ geçmedi, Gül. Şansını zorlama." dedim ve yerime oturdum. "Aman Neşe, bu konuyu gereksiz uzattın. Yani senin o bunak kocan bile bu kadar abartmadı. Hatta hiçbir şey söylemedi ama sen dırdır başımın etini yedin." dediğinde sinirle konuştum,
"Aa Nefes, görüyor musun sen küçük yılanı? Hem suçlu hem güçlü üste çıkmaya çalışıyor." dedim ama Nefes bir cevap vermedi. Uzaklara dalmıştı. "Nefes?" diyip elimi elinin üstüne koyduğumda irkilerek kendine geldi, "Sen dinlemiyor musun bizi?" diye sordum. "Dinliyorum." dedi ama hâlâ aklı başka yerdeydi.
"Bir şey mi oldu? Dalgınsın bugün." diye fısıldadım. "Hayır bir şey yok. Gayet iyiyim." sözlerine inanmamı beklemiyordu herhalde. Çocukluk arkadaşımın bakışından derdi olup olmadığını anlardım.
"Gül, hadi git bize soğuk kahve yap. Yanına da yaptığım tatlıdan koy." dedim kaş göz işaretleriyle. "Benim sevdiğim tatlıdan mı yaptın?" diye sordu ayağa kalkarken. "Evet, hadi koş." diye gönderdim onu. Kapıdan bizi dinleyeceğine adım kadar emindim ama Nefes'in rahat konuşması için kardeşimi göndermem gerekiyordu.
"Bak, gönderdim Gül'ü. Hadi şimdi anlat derdini."
"Neşe, vallahi bir şey yok. Bir anlığına gözüm daldı sadece."
Bu kez sinirle sesimi yükselttim, "Nefes ben aptal değilim. Bir derdin olduğu belli, hadi çıkar ağzındaki baklayı sen de kurtul ben de kurtulayım." gözlerini kaçırdı. Ellerini ovuşturup duruyordu, çok tedirgindi. Bir şeylerin yolunda olmadığı çok belliydi.
"Bu öyle kolayca söylenebilecek bir şey değil. Hatta bu söylenebilecek bir şey bile değil."
"Nefes beni çatlatma, hadi. Bizim aramızda gizli saklı olmaz, rahat ol." dedim ve titreyen elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
عاطفية"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...