İyi okumalar küçükler..
________
'Kendi sularınca boğulan bir denizim ben,
Kendi taşlarınca zapt edilen bir kale,
Başımı avuçlarıma alıp sıksam ne olur?
Çıkarabilir miyim beynimdeki o kara suyu?
Bir çiçek tarlasına dönüştürebilir miyim,
Aylardır önünde durduğum bu dipsiz uçurumu?'Denizimin içinde tuttuğu bütün pislikleri boşalttığı günlerden sonra kendime gelmeye çalışıyordum. Dipten zirveye çıkıp nefes almak istiyordum. Ama bir türlü ışığa doğru kulaç atacak gücü toplayamıyordum.
Son bir haftadır ruh gibi etrafta dolaşıp mutsuzluğumu Doruk'a da enjekte etmeye çalışıyordum. O ise biraz daha böyle davranmaya devam edersem beni ruh sağlığı merkezine yatırmakla tehdit ediyordu.
Mezarlıktan çıkınca onu kendi mekanım olan uçurum kenarına götürmüş ve biraz da orada ağlamıştım. Ek olarak da bir daha telefonumu asla Doruk'la yalnız bırakmamak gerektiğini de aklıma yazmıştım. Çünkü Doruk benim annemlerde olduğumu teyzemin bana attığı 'biz gelene kadar Haldun'la birbirinizi boğmayın' mesajını okuyarak öğrendiğini söylemişti.
Ve en sonunda işe gitmeye de başlamıştı. Bütün gün evde tek başıma keyif çatıyor o gelince de odama kapanıyordum.
Saat 10'a gelirken zorla da olsa kendimi yatağımdan kaldırdım. Sabahları yalnız olduğum için canım isterse güzel bir kahvaltı yapıyor istemezse kafama göre şeyler pişiriyordum. Yani Doruk Özer'in kurallarına uymadan günümü geçirmek nefes almamı sağlıyordu.
Sallana sallana aşağıya indim ve evde ses olması için televizyonu açıp mutfağa geçtim. Tezgahın üstündeki telefonum titrediğinde işimi bırakıp telefonu aldım.
Doruk Özer (09.55): Akşam yemeğini fazla yap, misafir çağırdım.
Cevap yazmak yerine görüldü atıp telefonu kapattım. Akşama kadar cevap vermediğim için sinirinden kendi kendini yiyebilirdi. Ayrıca bana sormadan eve misafir çağırma hakkını ona kim veriyordu anlamamıştım. İnşallah bunak akrabaları beni görmeye gelmiyordur. Çünkü zaten bozuk olan psikolojimle bir de Doruk Özer'in yaşlı versiyonlarıyla uğraşacak tâkâtim yoktu.
Nesquik'ten oluşan kahvaltımı tepsiye koyup salona geçtim. Tam koltuğa yayılacakken telefonum çalmaya başlamıştı. Doruk'un neden cevap yazmadın konulu bir azar çekmek için beni aradığını düşünmüştüm ama arayan aptal kuzenim Yahya'ydı.
"Ne oldu?"
"Telefonu açarken ki kibarlığına hayranım Deniz."
"Sabahın köründe aranacak son insan olduğumu biliyorsun." dedim gevreğe sütü dökerken. "Biliyorum da işim düştü sana, yoksa aramazdım."
Sıkıntıyla nefes verdim; "Anlat derdini dinliyorum."
"Flörtleştiğin bir kıza doğum günü hediyesi olarak ne alınır?"
"Ne? Sen büyüdün de kızlarla flörtleşmeye mi başladın?" diye bağırdım Yahya'nın kulağını delmek istercesine. "Benden 1 yaş büyük olmana rağmen evlisin ve benim kızlarla flörtleşmeme mi şaşırıyorsun?" dedi bıkkın sesiyle. Muhtemelen beni aradığına pişman olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...