Selamlar, bu bölümde Deniz ve Doruk'un evlilikten önce nasıl bağlantı hâlinde olduklarını okuyacağız Aslında daha çok Doruk'un bakış açısı ve onun en baştaki gerçek düşüncelerini öğreneceğiz. Ama her şeyi de değil tabii ki.
İyi okumalar.
__________
•Deniz Neşe•
-20 Şubat 2020-
Bazen hayat size söyleyecek söz bırakmaz ve yaptığınız tek şey öylece durup olanları izlemek, sonrasında kabullenmektir.
Evet, şu an tam da o noktadayım. Annem, adı her türlü pislikle anılan bir herifle, tam 3 gün önce, evlendi. Bu evliliğin benim gözümde bir geçerliliği olmadığı için nikaha gitmedim. Gerçi annemin gözünde benim de bir değerim olmadığı için bana evleneceğini nikah günü alana kadar söylemedi.
Engel olmamdan korktu. Engel olmak istesem bunu son ana kadar yapabilirdim ama yapmadım. Çünkü belasını bu kadar aramışken onu kurtarıp iyilik yapmak istemedim. Her gün ayrı bir rezillikle adı duyulan bir adamla evleniyorsa cezasını çekmeli ve sonuçlarına katlanmalıydı.
Bana evleneceğini söylediğinde ona tek bir şey sormuştum, babamı hiç mi sevmedin? Sanırım hiç sevmemişti. Çünkü aşık olduğu adam öleli bir sene bile olmadan başka birine gönlünü kaptırıyorsa, bu onu hiç sevmemiş demektir.
Utanmadan balayına da gidip beni koca evde travmalarımla yalnız bırakmıştı. Kardeşimin Los Angeles'tan dönmeye niyeti yoktu. Babam öldükten sonra bir haftalığına gelmiş ve buraya daha fazla katlanamayacağını söyleyip gitmişti. O gün bugündür sadece telefonda konuşabiliyorduk.
Yapayalnızdım. Terk edilmiştim. Aldatılmıştım. Allah bir anda her şeyimi elimden almıştı. Artık ne ailem, ne sevgilim ne de huzurum vardı. Sadece içimde koca bir boşluk hissediyordum. Yeri asla dolmayacak bir boşluk.
Ders çalışarak kendimi meşgul ediyordum. Çünkü boş oturursam sürekli kafamda kurup kendimi delirtecektim. Salonda karşımda televizyon açık, her tarafta defterlerim serili, ders çalışma numarası yapıp kendimi kandırıyordum.
Üniversite tahminimden çok daha zordu. O hâlde sınava girip de nasıl eli yüzü düzgün bir üniversitede psikoloji bölümü tutturduğuma hâlâ inanamasamda sınıfta kalmamak için it gibi çalışmam gerekiyordu.
Tam da kalemi bırakıp etrafa göz gezdirmeye başladığımda kapı çaldı. Beklediğim kimse yoktu. Gerçi kimse beni merak edip de gelmezdi. Üstümdeki defterleri koltuğa atıp kapıya doğru yöneldim. Delikten baktığımda daha önce hiç görmediğim bir adam elinde paketle duruyordu.
Kapının mandalını takıp açtığımda adam güler yüzle konuştu, "Deniz Hanım siz misiniz?" dediğinde, "Evet, buyurun." dedim. "Bay Özer size bu paketi gönderdi." dediğinde çatık kaşlarımla adama baktım.
"Ben 'Bay Özer' diye birini tanımıyorum. Yanlış gelmişsiniz." diyip kapıyı kapatmaya yeltendiğimde adam konuştu, "Kendisi babanızın eski dostlarındandır."
Mandalı çıkartıp kapıyı tamamen açtım ve sinirle bağırdım, "Haldun denen adama da onun arkadaşlarına da bu evde yer yok! Şimdi daha fazla beni sinirlendirmeden gidin buradan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...