İyi okumalar küçükler...
________
Bütün New York maceramızın üstünden günler geçmiş, Türkiye'ye döneli üç günden fazla olmuştu. O günden beri birbirimize karşı daha saygılı davranıyorduk. Daha doğrusu gerekmedikçe konuşmuyor hatta odadan bile çıkmıyordum.
Doruk ise arada bir gelip nefes alıp almadığımı kontrol edip gidiyordu. Balayı ayağına iki haftalık tatili vardı yani bir türlü ondan tam anlamıyla kurtulamamıştım.
Sinirle saate baktım neredeyse öğlen olmak üzereydi ve bugün kahvaltı hazırlama sırası bendeydi. Ama reglin ilk günü ağrım çok olduğu için bir türlü yataktan kalkamamıştım. Yorganı kafama kadar çekip cenin pozisyonuna geldim. Derin derin nefesler alarak kendime hakim olmaya çalışıyordum. Çünkü sinirden ağlamama ramak kalmıştı.
Ağrı kesicilerin yerini bilmiyordum. Eğer Doruk'a nerede olduklarını sorarsam bana neden istediğimle ilgili bir ton soru sorardı. Artı olarak ağrı kesileri aç karna içmek pek yararlı bir şey değildi ama ben canım yanarken yemek yemeyi düşünemediğim için anca aç karna içebilirdim.
Şu an öyle bir durumdaydım ki kendi nefesimden bile rahatsız oluyordum. Tek yapabileceğim şey ise sinirden kimseye saldırmadan ağrının geçmesini beklemekti. Belki uyurum ümidiyle gözlerimi kapattım. Lakin bütün canım kasıklarımdaymış gibi bir acı hissettiğim için uyumayı da beceremedim.
O sırada kapı çaldı; "Neşe uyuyor musun hâlâ?" Bir sen eksiktin dedim kendi kendime. Regl ağrısı çekerken Doruk Özer'le uğraşmak isteyeceğim son şeydi. Bu yüzden sesimi çıkarmadım, belki beni umursamaz ve çekip giderdi.
Ama tabii ki Doruk'un beni rahat bırakmaya niyeti olmadığı için bodoslama içeri girdi. Belasını sikecekmiş gibi bir yüz ifadesiyle ona baktım. O ise beni bu halde gördüğüne şaşırmış gibiydi. Hızlı adımlarla yanıma geldi. "Kızım, n'oldu sana? Hasta mısın? Yüzün sapsarı olmuş."
Cevap vermeden ölü gibi yatmaya devam ettim. Doruk ise yatağın kenarına oturdu ve yüzümü avuçları arasına aldı. "Eğer derdini söylemezsen seni tuttuğum gibi hastaneye götüreceğim."
Hastaneye gitmek isteyeceğim son şeydi çünkü hastaneye gidene kadar yolda bütün ağrım kesin geçerdi ve ben de oraya kadar gittiğimle kalırdım. Bu yüzden konuşmaya karar verdim. "Karnım çok ağrıyor." dedim ve sol elini iki elimle tuttum.
"Regl mi oldun küçüğüm?" diye sorduğunda başımı evet anlamında salladım. Sağ eliyle yanağımı okşadı. "Ben sana ağrı kesici getireyim... Kasma kendini rahat bırak kızım."
Doruk odadan çıkarken bana bu kadar iyi davranmasına hayret ediyordum.
Aslında pek de hayret edilecek bir şey yoktu çünkü kim şu anki yüzümü görse korkar ve Doruk'un yaptığı şeyleri yapardı.
Birkaç saniye sonra elinde ağrı kesici ve suyla geri döndüğünde; "Bunları iç de seni benim yatağıma yatıralım. Daha rahat hareket edersin." dedi ve içmem için bana ilaçla suyu uzattı. Onu sadece başımla onayladım çünkü konuşacak takatim kalmamıştı.
Hatta Doruk'un söylediği her kelime sanki vücuduma çarpıp canımı yakıyordu. Bardağı komodinin üstüne koydum ve yorganı üstümden attım. Ardından Doruk'un da yardımıyla yataktan kalkıp çok da uzak olmayan ebeveyn odasına geçtim. Burası benim yattığım odaya bin basardı. Çünkü hem ebeveyn banyosu hem de giyinme odası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...