Bu bölümün direkt başına (+16 ya da +18 tam karar veremedim ama öyle bir şey işte) +16 uyarısı koyuyorum çünkü bölüm içinde aralıklarla cinsel sahneler var.
Her türlü okuyacağınızı biliyorum ama rahatsız olanlar direkt bölümü geçebilir. Bu bölümde olay akışını değiştirecek önemli şeyler yok.
İyi okumalar dilerim küçükler.
________
Sıcak nefesi göğsümü okşayan adamın saçlarını sevdim. Yumuşak saçları parmaklarımın arasından kayıp giderken o hâlinden memnun bir şekilde sol mememi emiyordu. Şu an gerçekten de koskoca adam bir bebek gibi mememi emmekle meşguldü.
Düğünden sonra geçen günlerde çok düşünmüş ve boşanana kadar Doruk'a yakın olmakta bir sakınca görmemiştim. Çünkü bu yakınlık bana da ruhsal olarak çok fayda sağlıyordu. Mesela ona 'benden nefret ettiğini söyle' diye bağırmamın ardından başka bir sinir krizi daha geçirmemiştim.
Doruk gözlerini gözlerime dikerek sırıttı. "Hani ben senin kızındım?" diye sordum yüzünü okşayarak. "Öylesin zaten." dedi, memem ağzında olduğu için sesi boğuk çıkmıştı. "Rolleri değiştik sanırım, artık sen benim bebeğimsin." söylediğim şeye hiç istifini bozmadan sırıttı.
"Biliyor musun, bir erkek kaç yaşına gelirse gelsin onu meme vererek susturabilirsin." dediğinde güldüm. "Keşke bunu daha önce söyleseydin de aylarca nasihatlarını dinlemek zorunda kalmasaydım." dediğimde hafifçe meme ucumu ısırarak beni uyarmıştı.
Birkaç dakika sonra mememi ağzından çıkardı ve benim yerime onlarla konuşmaya başladı. "Çiçeklerim benim." diyerek memelerimin arasını öptü. Nefesini hissetmek hala beni zorlarken yaptığı her hareket aklımı başımdan alıyordu. "Süt beyazı kızım, kokuna ölürüm senin." bir anlık refleksle saçlarından tutup onu kendime bastırdım.
"Şşhtt! Sakin ol kaçmıyorum bir yere." dedi gülerek ve kalbimin üstüne bir öpücük kondurup oturur pozisyona geldi. Hızla kollarının arasındaki yerimi alıp gözlerimi gözlerine diktim. "Neşe'm, güzel kızım, bütün dünyayı ayaklarının altına sersem yine de güzelliğinin yanında bir şey ifade etmez." dedi şefkatli sesiyle.
Utançla bakışlarımı kaçırdım. Sevgi sözcüklerine alışık değildim. Daha çok ölüm içerikli hakaretlere hakimdim.
"Nefesini özlüyorum, çocuk. Uyurken nefesin tenime değmediğinde eksik hissediyorum. Sanki damarlarımda dolaşıyorsun. İşteyken tek düşündüğüm şey sensin. Aç mısın, üşüyor musun, bir derdin mi var diye düşünmekten çalışmaya odaklanamıyorum. Adımı senin sesinden duymayı özlüyorum."
Hipnoz olmuşcasına onu dinleyip, ağzından çıkan her bir kelimeyi aklıma kazımaya çalışıyordum. Bana olan duygularını tarif edemiyordum. O kadar güzeldi ki, sanki gerçek değildi.
"Bunları beni utançtan yerin dibine sokmak için söylüyorsun, biliyorum." dedim kaşlarımı kaldırarak. "Hayır, sadece gerçekleri bil istiyorum." dedi ve gözlerimden öptü. Memelerim açıkta olmasına rağmen onlara değil, gözlerimin içine bakıyordu.
"Geçmiş olsun sana..." diye mırıldandım.
"Neden? Ne olmuş bana?" diye sordu alaycı bir gülümsemeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romans"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...