*Aslında bu bölümü daha önce tamamladım ama ülkemizde yaşanan olaylar sebebiyle paylaşmayı uygun bulmadım. Şu an ise herkesin biraz kafa dağıtmaya ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için paylaşıyorum. Hepimizin başı sağolsun.*
Deniz Neşe'den devam ediyoruz. İyi okumalar...
_________Gecenin kör vaktinde kocamın kolları arasında nefesleniyordum. Her şeye rağmen yine beni sarıp sarmalamıştı. Ne o beni ne de ben onu bırakmak istemiyorduk. Bu aşikâr bir gerçekti. Bir tek ben kabullenmekte güçlük çekiyordum.
"Doruk, affettin mi beni?" diye fısıldadım. "Bunları sabah konuşuruz. Hadi uyu." diyerek beni geçiştirmeye çalıştı. "Benim uykum yok. Şimdi konuşalım." diye direttim. Derin bir nefes aldı ve olduğu yerde oturur pozisyona geldi.
"Sen özür dilenecek bir şey yapmadın ki ben seni affedeyim kızım. Sen sadece duygularını dışa vurmak için konuşmak yerine gitmeyi seçtin. Ben sadece çok kızdım ve çok üzüldüm bunları bilmen yeterli."
"Sen o kadının adını ağzına aldığında ben de üzüldüm ve kızdım Doruk. Bu da senin konuşmak yerine kaçma yöntemin."
"İkimiz de hata yaptık ama buradaki asıl sorun hatalarımız değil senin alışkanlık hâline getirdiğin kaçıp gitmelerin." demesiyle öflemeye başladım. Bozuk kaset gibi aynı şeyleri başa sarıp sarıp konuşuyorduk. Ama o devam etti,
"Bak kızım, evimizde ne yaşandıysa bu yine bizim evimizde kalır. Sen bunu hiç kimseye anlatmamalısın ya da insanlara bir şekilde hissettirmemelisin. Bu bizim özelimiz. Anlaştık mı Neşe?"
Bu konuda haklıydı. Her şeyi Gül'e anlatmayı bırakmalıydım. Ben de oturur hâle geldim. "Anlaştık." dedim ve sol elini tuttum ve başımı omzuna yasladım. "Getirdiğim yemekleri bitirdin mi?" diye sordu. Özellikle kaçırılma olayından sonra iştahım kesildiği için yemek yiyip yemediğime çok dikkat ediyordu.
"Yedim hepsini, merak etme."
"Aferin güzel kızıma."
Bir süre öyle durduk. Doruk'un uykusu olduğuna emindim ama bir türlü uyumuyordu. Hem de bana uyumamı söylediği hâlde. "Sen benim bu elime yüzüğü taktığın an ben sana bağlanmıştım kızım. Sana karşı öyle bir çekim hissediyordum ki otuz iki yıllık ömrümde ilk defa bir şeye karşı koyamadım."
Bu itirafı beni şaşırtmıştı. Bana zaafı vardı. Gülümsedim, ben de ona karşı koyamıyordum.
"Hayır Doruk, biz asıl annemin evinde kaldığınız gece sen beni sakinleştirdiğinde bağlandık." dedim bilmişce. Güldü ve göz göze gelmemizi sağladı. "Öyle mi küçük hanım?" diye sordu muzip bir ifadeyle.
"Evet. Hatta sen bana çok güzel olduğumu söylemiştin ya Doruk, benim kalbim çok hızlanmıştı." dememle gülümsemesi büyüdü. "Ölürüm ben sana." dedi ve alnımdan öptü. "Sen benim ömrü hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın, Deniz Neşe."
"Etrafında o kadar güzel kadın varken mi?" dedim, sırf uyuzluk olsun diye. Yüzümü okşadı, "Benim gözüm o kadınların hiçbirini görmüyor ki kızım. Ben bu evden çıktığım an seni düşünmeye başlıyorum. Bütün gün akşam eve gelince seni nasıl seveceğimi düşünüyorum. Aklımda sadece sen varsın." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Lãng mạn"Saçlarının okşanması iyi geliyorsa neden her seferinde kendini çekiyorsun?" dedim sitemle. Doruk, buruk bir şekilde gülümsedi. "Eğer sürekli saçlarımı okşarsan ben buna alışırım ve sen gidince kimse gelip benim saçımı okşamayacağı için eksik hissed...