Bölüm 3 - Mahru

47.7K 1.8K 161
                                    


Sabah ezanıyla birlikte uyanmıştım bugün. Evimizin hemen yanındaki camiden geliyordu bu ezan sesi. Beni derin uykumdan uyandırmaya yetecek kadar da yüksek sesteydi.

Yattığım yerden doğruldum ve yatağımın yanında ki komodinden saçımı bağlamak için kullandığım tokamı alıp bileğime geçirdim. Lavaboda saçımı hem tarayıp hem bağlamak daha doğru geliyordu.

Odamdan çıkıp kısa koridorda üç beş adım attıktan sonra lavaboya girdim ve abdestimi aldım. Ardından da dediğim gibi saçımı önce taradım sonra topladım. Yüzüme vurduğum suyla uykum açılmıştı açıkçası. Beklemeden odama geri döndüm ve sabah namazını kılmak için hazırlandım.

Elimdeki seccadeyi de odamda ki pencerenin önündeki yerine serdikten sonra niyet edip namazıma başladım.

***

"Mahru! Uyanır mısın artık kızım?" diye başımın ucunda sitem dolu sesiyle bağıran anneme hiçbir tepki verememiştim. Saat kaç ki?

"Sonunda be kızım! Sen ezandan sonra uyumazdın, ne oldu sana böyle?" Gerçekten ne oldu bana böyle?

"Saat kaç olmuş anne?" diye mahcup bir şekilde sorduğum soruya cevap alamayınca gözlerimi açmak zorunda kalmıştım. Etrafıma baktığımda ise odamda kimse yoktu. Ben az önce kendi kendime mi konuşmuştum? Allah Allah, ben şu sıralar pek de iyi değilim!

Yattığım yerde doğrulup lavaboya girdim ve rutin adı verilen işlerimi halledip odama geri döndüm. Üzerimde ki geceliklerimden kurtulup dolabımdan çıkardığım sarı, uzun tuniğimi ve beyaz, kumaş pantolonumu giydim. Üzerine de uygun renkte ipek bir eşarp sarıp kombinimi tamamladım.

Bugün Gamze'yle planladığımız gibi kahvaltıdan sonra buluşacaktık. Bazı yerlere gitmek için bana ihtiyacı olduğunu söyleyince kıramamıştım. Mecbur gidecektim.

Odamdan çıkıp annemin yanına gitmiştim, mutfağa. "Günaydın Gülrû hanım! Bugün nasılsınız acaba?" deyip annemi yanağından öptükten sonra geri çekildim. Böyle, aşırı resmî konuşmamdan zevk aldığını bildiğim için onunla böyle konuşarak dalga geçerdim.

"Ben iyiyim Mahru hanım, sizi sormalı?" diye büyük bir enerji ile sorduğu sorunun ardından cevap vermeme fırsat tanımadan ekledi; "Yahu kızım sen iyi misin bu aralar? Gerçekten beni endişelendirmeye başlıyor bu farklı hâllerin!" Aslında haklıydı. Bende üzerimdeki değişikliği hissediyor gibiydim. Ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, gerçekten. Ya da bir şey yapıp yapmamam gerektiğini de bilmiyordum!

"İyi olmaya çalışıyorum anneciğim. Sadece dalgınım bu aralar, malum finaller yaklaşıyor! Stres yapıyorum," diye kıvırmıştım. Biliyordu benim finalleri stres yapmayacağımı, başka da bir şey uyduramıyorum.

"Ben Gamze'yle buluşacağım ya anne, çıkıyorum demeye gelmiştim aslında buraya. Çıkıyorum ben," deyip kahvaltıdan da vazgeçmiştim. Zaten babam işteyken annem kahvaltı yapmayı sevmezdi. Bende dışarı da bir şeyler atıştırırım.

Aradan dakikalar geçmişken ben ancak evden çıkmıştım. Saat henüz onbire çeyrek vardı. Gamze'nin uyanmış olmasını umut ederek telefondan numarasını tuşladım. Telefonu kulağıma götürüp beklemeye başladım. Bu sırada oturduğumuz siteden çıkmaya çalışıyordum. Bu sıcakta yürümek pek de mümkün olmuyordu.

"Efendim Mahru?" derken son heceyi gereğinden fazla uzatmayı eksik etmemişti. Bu kızın sesi bile beni mutlu edebiliyorken başka insanlar nasıl her şeye üzülüp, kahrolabiliyorlar?

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin