Medyadaki kapağı hazırlayan Hande73 'e çok teşekkür ederim. Bu bölüm senin için olsun...
Uzun bir yolculuktayım; önümde yüzlerce enkazın bulunduğu upuzun bir yolculuk... Kimseden yardım dilenme hakkım yok, çünkü kimsenin durumu benden iyi değil. Joker hakkı benim üzerimden geçmiş ama tam ezmeden. Çok zarar görmeden kalktım ayağa. Başıma gelen her şeye karşı dik durdum. Ama etrafımdaki kimse mutlu değil. Herkes yas tutuyor, her yerde ayrı bir hüzün. Kimsenin benimle konuştuğu yok. Sadece sırt dönüp hüzünlerini birlikte yaşıyorlar. Derken aralarından bir ışık, gittikçe gözümü kamaştıran bembeyaz bir ışık. Nedensizce ismimin tekrarlanmasını işitiyorum.
"Mahru!"
Gözlerimi bir anda açınca floresan lambalarla geri kapatmak zorunda kaldım. Başımda ki keskin ağrı, kolumdaki anlık sızıyla yerini yumuşak ve sakin bir uykuya bırakmaya başlayınca, güçsüz bedenimi zorlayamadım.
***
"Endişelenecek bir şey yok Gülrû Hanım, kızınız en geç yarım saate uyanacaktır. Dediğim gibi uzun süreden beri vitaminsiz ve güçsüz kalan vücudu, zaten hastayken daha fazla dayanamamış. Bunu kısa süreli bir mola olarak düşünün. Mahru'nun vücudunun buna ihtiyacı varmış." Duyduğum seslerin hayal dünyamdan mı yoksa gerçek dünyadan mı olduğunu kestiremiyordum. Tanıdık bayanın sesi uzun süre kulaklarımda çınladıktan sonra araya başka bir ses katıldı.
"Öyle diyorsun da kızım, benim korkum Mahru'ma bir şey olmasından yana. Elimden geldiğince vitamin vermeye çalışıyorum ben ona..." Sessizliğin arasında kısa süreli burun çekme işlemi yapıldıktan sonra ağlamaklı bir ses ile devam etti. "...benim korkum tek varlığımı kaybetmekten yana..." Bu gözyaşlarını elime bulaştıran ve kısa süreli nefeslerinin arasında konuşan, annemin ta kendisiydi. Yavaşça gözlerimi aralamayı denedim ama ışıklar yine gözlerimi, kızgın bir demir gibi yakmıştı.
Derin bir nefes çekip, "Anne," diyebildim sadece. Daha fazlasını söyleyecek gücü kendimde bulamamıştım.
"Annem!" Annemin cevap vermesinden kısa süre sonra gözlerime tutulan ışıklarla yüzümü iyice buruşturmak zorunda kaldım. Ne anlıyorlar böyle yapınca, bir de ben anlasam(!)
"Şu anlık her şey iyi gidiyor Mahru için. Belkide bu akşam taburcu olursunuz." Az önce gözüme ışık tutan bayan doktora çevirdim bakışlarımı. Her zaman ki doktorum bu bayandı. Beni benden iyi tanıyor denebilir...
"Nasılsın Mahru?" Gözlerimi tekrar kapattıktan sonra bir süre bekledim. Konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. "Mahru'm, iyi misin kızım?" Bakışlarımı anneme çevirdim ve kendimi zorlayarak gülümsemeye çalıştım. "Çok iyiyim anne. Merak etme."
"Pekala, son tahlillerinde çıksın sizi öyle eve yollayacağım. Geçmiş olsun tekrardan." Gülümseyip odadan çıkan doktora bu sefer hiç tepki verememiştim. Ayıp olmuştu.
"Kızım, yine neyin var senin? Bir şeyleri kafana takmışsın belli. Bana anlatmak ister misin kızım?" Var olan bütün gücümle annemin elini sıkıp ona iyi olduğumu belli etmeye çalıştım. "Buradan çıkalım anlatacağım annem," deyip elini öptüm. Herhalde en büyük destekçim olabilirdi.
Elini öptüğüm için dayanamayıp o da alnıma bir öpücük kondurup geri çekilmişti. Bu sırada kapı tıklatılmıştı. Tıklatılan kapının arkasından babamın çıkmasını bekliyorken Yusuf çıkmıştı. Pekala bunu da hazmetmem gerekecekti.
"Prenses, güzellik uykusundan uyanmış anlaşılan..." deyip odanın havasını değiştirerek odaya giriş yapmıştı. Yusuf'u görünce son andaki o fenalaşma halim aklıma gelmişti. Kim bilir eli ayağı nasıl birbirine girmiştir. Hem insanları hem de kendimi böyle çaresiz bırakmaktan o kadar sıkılıyorum ki. Bu kaçıncı?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHRU
SpiritualMahru ve Yusuf *** "... Bu yüzden Allah'ın huzurunda sana tekrar soruyorum..." dedikten sonra sağ elimdeki tektaşı nazikçe çıkardı ve önümde dizinin üstüne çöküp, başını da önüne eğdi. "Sana istediğin gibi bir eş adayı olmak isteyen bu adamla evlen...