Bölüm 16 - Mahru

18.4K 891 10
                                    


Gün içerisinde sevinçten hem kahkahalar atmıştım hem de ağlamıştım. Karmaşık duygularım arasında git geller yaşadığım gibi yaşatmışta olabilirim. Yusuf'la beraber oturmak istediğimiz eve birlikte karar vermiştik ve evi tutmuştuk. O yüzden emlakçı adamdan evin anahtarını şimdiden almıştık. Ayrıca tuttuğumuz ev ile babamların evi arasında ki mesafe çok olduğu için yollarda yıpranmamam adına bir araba hediyesi almıştım. İlk defa böylesine büyük bir hediye almıştım, üstelik müstakbel eşimden... Bu kelime bile daha şimdiden kendimi özel hissettiriyordu. Sabahtan beri aynı kelimeyi Yusuf'ta kullanıyordu ancak kendi ağzımdan bunu duymak... tarifi olmayan garip duygular...

"Şimdi de istersen mobilya bakmaya gidebiliriz ya da seni evine bırakayım?" deyip direksiyonu boş şerite doğru kırmıştı. Kafamı camdan tarafa çevirdim. Ardından bileğimde ki saate baktım. Saat henüz beşi çeyrek geçiyordu.

"Eğer senin de işin yoksa mobilya bakmaya gidebiliriz. Hem deneyerek seçmek her zaman için daha iyi..."

"Hayır benim de bir işim yok. Bugün bütün işleri babana yığmış olabilirim..." deyip muzip bir ifadeyle sırıtmaya başlamıştı. "Çünkü bütün günümü sana ayırmak istedim, ay yüzlüm." Yanaklarımda ki ısı artışı gözle görülür dereceye ulaşmıştı yine!

"Bu arada yarın akşam söz yapalım diyorum. Yoksa son gün hem istemeye gelmek hem de nikaha gitmek zorlayabilir..." deyip arabanın içerisinde yankı yapacak kadar kahkaha atmaya başlamıştı. Sanki geldi de geri yolladık!

"Gelmek istediğini şimdiye kadar da belirtebilirdin. Bu senin eksikliğin," deyip çantamı arka koltuktan almaya eğildim. Gün boyunca bir kere bile telefonuma bakmamıştım ve şu anda eksikliğini hissetmiştim.

"İlk geldiğimiz gün görücü usulü isteyecektik zaten, sen fenalaştın." Bakışlarını yola kenetleyip kaşlarını çatmış çehresiyle kızdığını belli etmeye çalışıyordu. Bu haline gülmek saçma olacağı için yanaklarımı ısırıp kendime hakim olmayı seçtim.

"Hangi devirdeyiz? Görücü usulü istemekten bahsetiyorsun hala? İyi ki de fenalaşmışım!" deyip inadına inat konuşmuştum. Ardından çantamdan telefonumu çıkardım ve ekran kilidini açtım. Annemden gelen bir mesaj vardı.

Kimden: Annem
Nerelerdesiniz?

Neredeyse bir saat önce atmış olduğu mesajı yeni gördüğüm için bana kızacaktı muhtemelen ama hiç çağrı bırakmadığına göre pek de umrunda olmamışım. Geç de olsa mesajına yanıt yazmıştım.

Kime: Annem
Mobilya bakmaya gidiyoruz. Biraz gecikebilirim.

Ben anneme yanıt yazarken Yusuf'un dikkatini çekmiş olacağım ki, "Hayırdır Mahru? Yanımdayken kiminle mesajlaşıyorsun?" deyip bolca trip barındıran bir cümle kurmuştu. Bu sefer dayanamayıp bu haline gülmüştüm. O da, neden güldüğüme anlam veremediğini belli eden bakışlarıyla bana bakmıştı.

"Aslında kıskanç birisi olduğunu daha yeni öğrendim, ona gülüyorum." Kırmızı ışıkta arabayı durdurunca bana bakmak için eline koz geçmişti. Camı açıp içeriye sıcak havanın dolmasına müsaade etmiştim.

"Sabahtan beri klima çalışıyor arabada. Camı açıp durmasana," diye sitem dolu bir cümle kurmuştu bu seferde. Dediğinde haklı olduğu için bir şey demeden camı geri kapatmıştım. Arabada kısık sesle çalan şarkının sesini yükseltip eliyle direksiyonda ritim tutmaya başlamıştı. Şarkının sözlerine aldırmadan dinliyorduk ve o, bu halinden aşırı memnun gözüküyordu. Cebinde ki telefonu çıkarıp birisini aradı ve telefonu kulağına götürdü.

"Napıyorsun annem?" deyip bakışlarını bana kaydırmıştı. Bu bakışından bir şey anlamamıştım...

"Biz de Mahru'yla evi tuttuk, şimdide mobilya bakmaya gidiyoruz. Seni merak etmişte gelinin, o arattırdı," deyip telefonun ahizesini hoparlöre ayarlamıştı. Ben söylediği yalandan asıl anacını anlamaya çalışırken o çoktan annesini bile inandırmıştı yalanına.

"Ay gerçekten mi? İyiyim canım iyiyim! Ay bak ne diyeceğim, akşam Mahru'yu da alıp bize getirsene! O kadar güzel yemekler yapmıştım, kızımla da sohbet etmiş oluruz!" Yusuf benden cevap beklediğini ifade eden bakışlarıyla bakmaya başladığında ne diyebileceğimi düşünüyordum. Ben daha cevap vermeden, "Olur anne, güzel hazırla ama masayı bak. Aç geliriz biz," deyip annesinin telefonda kocaman bir sevinç nidası atmasını sağlayan Yusuf'a, sen n'aptın adlı bakışlarımı yolladım. Ama o beni takmayıp yoluna devam ederken annesiyle telefonda vedalaşmıştı bile.

***

"Annemden nasıl zor izin aldım Yusuf, haberin var mı?" deyip gözlerimi devirdim ve kafamı cama çevirdim. Tekrar oturmuştuk bu arabanın aynı koltuklarına ve ben git gide sıkılmaya başlamıştım. Kendi evim için eşya seçiyor olmak alışverişe heyecan katmıyormuş ne yazık ki! Hâlâ aynı monotonluktan kurtulamamışken annem arayıvermişti, tam da koltukların rahatlığını deniyorken. Telefonu açıp uzun uzadıya hesap verdim ve ardından Melda hanımın akşam için yaptığı planı anlattım. Kaç yaşında olursam olayım, Gamze'yle yaptığım planlar hariç, yaptığım planlara genellikle izin vermiyorlardı... Evet bu evlenecek olduğum adamın annesi bile olsa!

Lafları birbirine dolaya dolaya izin almışken Yusuf'un gereksiz muhabbetleri sinirlerimi bozmuştu. Aslında şaka yapıyor da olsa günün yorgunluğundan sinirlerim bozuluyordu!

"Mahru, son bir saattir sinirlisin. Bilmeden bir şey mi yaptım?" deyip kırmızı ışıkta durduğu arabanın bütün camlarını açıp içeriye biraz da oksijen girmesini sağlamıştı. Sabahtan beri bir ilk!

"Sinirli falan değilim! Sen arabanı sür!"

"Napayım, uçarak mı geçeyim arabaların üstlerinden? Ayrıca sinirli değilsin de nesin? Suratından düşen bin parça... Annem sana bir şey yaptığımı zannedecek!" deyip kıs kıs gülmüştü. Her türlü konudan bir fesatlık çıkarabilme kapasitesi var adamda! Tövbe yarabbim ya!

Önümde bağladığım kollarımı çözüp bacaklarımın üzerine yerleştirdim ve kafamla birlikte bedenimi de Yusuf'tan tarafa çevirdim. Ardından suratıma yapmacık bir gülümseme yerleştirip, "Bak, aşırı mutluyum! Hatta o kadar mutluyum ki, bensiz seçtiğin koltuk takımını kullanmak için sabırsızlanıyorum!" dedim ve kendimi serbest bırakıp, eski pozisyonuma geri döndüm.

"Hıı, senin derdin şimdi anlaşıldı ay yüzlü hanım! Dert ettiğin şeye bak, istersen şimdi bile geri dönüp iptal ettirebiliriz."

Bir de bu sonradan iptal ettirebiliriz, yaptırmayabiliriz demesi yok mu? Bu ev düzmekten daha zoru yoktur herhalde!

***

Saat neredeyse sekize gelirken biz ancak gelmiştik, Yusuf'ların evine. Arabayı otoparka park ettikten sonra yavaşça arabadan indik. O bir adım önde ilerliyordu. "Utanıyor musun?" deyip gülümsedi ve adımlarımızı eşitlememizi sağladı.

"Hayır, sadece size daha önce gelmemiş olmanın heyecanı diyelim," deyip olayı kıvırmaya çalıştım. Yoksa ne utanacağım(!)

"İyi, öyle olsun," deyip elinde ki arabanın anahtarıyla oynatken otoparktan çıktık. Kapıda ki görevlilere başıyla selam verdikten sonra önüne bakmamasından kaynaklanan dengesizliğiyle ayağı taşa takıldı ve düşmekten son anda kurtuldu. Bu sırada düşmesin diye aniden elinden ve kolundan tutup dengesini geri kazanmasını sağlamıştım.

"Azıcık dikkat etsene Yusuf!" deyip elimi üzerinden ayırdım ve bileğime kayan çantamı kolundan tuttum. "Oha! Mahru ilk defa elime kendin dokundun! Bugün ayın kaçıydı!" Abartması yok mu...

"Sen ufak bir çocuk gibi yolda kendini kaybederek yürümeye devam edeceksen, yandık!"

"Sen yanımdayken böyle oluyor, yoksa bilirsin senden başka başımı döndüren bir şey olmuyor genellikle çevremde!"

Koluna vurup, "Öyle konuşma!" dedim. Çünkü biraz daha öyle konuşursa heyecanıma heyecan katacaktı ve sonunda yine krize girecektim!

"Neden?" deyip boynunu eğdi ve kafasını benimle eşitledi. "Yoksa hoşuna mı gidiyor?" Yusuf'tan iyice uzaklaşıp, "Günaha giriyoruz, günaha!" deyip adımlarımı hızlandırdım ve daha önce hiç gelmediğim evi biliyormuş gibi önden gitmeye başladım.

Allah'ım! Bu adam böyle konuşmaya devam ederse ne yapacağım ben?!

Selamın aleyküm! Kitabın gidişatı hakkında ufak ufak yorumlarınızı bekliyorum! Oy vermeyi de unutmayın lütfen! Destekleriniz sayesinde günden güne büyüyoruz... Allah'a emanet olun!

-Leyla Akgül

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin