Bölüm 30 - Mahru

14.1K 693 17
                                    


Ruhumu teslim etmiş gibi hissettiğim dakikaların sonunda, gözyaşlarımın ıslattığı yanaklarımı kurulayıp, yere düşen demet papatyalarımı kucaklayıp oturduğum banktan ancak kalkabildim. Gamze ortalıkta yoktu. Yusuf sol yanımda sessizce bana eşlik ediyordu. Sarılma faslını uzatmadan ayrılmıştım ve o da bir şey sormadan yanımda yürümeye başlamıştı. Muhtemelen affetmiştim.

"Söz ver." Bir kolumda çantam diğer kolumda demet papatyalarım zor oluyordu. Ancak arabaya kadar idare edebileceğimi düşünüyorum.

"Ne için?" Olduğum yerde durup Yusuf'a çevirdim bakışlarımı. Benim durduğumu görünce o da tam karşıma dikildi.

"Beni bir daha bu duruma düşürmemek için." Kafasını salladı ve arkasından, "Söz veriyorum. Yemin ederim bir daha böyle bir hata yapmayacağım Mahru'm," dedi. Elini omzuma atıp alnımdan öptü ve bu pozisyonda yürümeye başladık.

"Gerçekten her şeyin bittiğini falan zannetmeye başlamıştım. Seni görmeden günü bitirmek çok zor." Sesinin titrediğini duyar gibi olunca hemen araya girip, "Allah'ım daha zor bir duruma sokmasın o zaman," diye ortamı yumuşatmak istedim. İşe yaramış olacak ki amin dedikten sonra başka bir şey demeden arabaya kadar sessizce yürüdük.

***

Radyodaki çalan şarkıya aldırmadan trafiğin ortasında kavrulurcasına yola devam ediyorduk. Sıcak hava aman vermiyordu hiçbir insana. Klima bile devre dışı kalıyordu.

"Yanacağım Yusuf!" deyip işe yaramayacağını bile bile elimle hareketler yapmaya başladım. Çaresizce etrafı izleyip duruyordum. Yusuf gülümsedikten sonra gözünü yoldan ayırmadan sağ eliyle benim sol elimi sıkıca tuttu.

"Az kaldı, sabret." Böyle söyleyince şimdiye kadar yanından es geçtiğimiz tabelalar canlandı gözümde. Biz, bizim evimize mi gidiyorduk?

"Yusuf?" deyip bakışlarımı sakince tekrardan yüzüne çevirdim. "Efendim Mahru'm?" deyip o da gözlerimin içine baktı. Yoldaki hiçbir araba kıpırdayamadığı için fırsatı değerlendiriyordu.

Az önceki sakinliğimin yerine bir anda; depoladığım neşelerle, "Bizim evimize mi gidiyoruz?" deyip arabada büyük bir gürültü kirliliği oluşturdum. Ama Yusuf bu konuda hiçbir şikayette bulunmayıp, aksine benim kadar heyecanlanıp kafasını bir aşağı bir yukarı sallayıp beni onayladı.

"Bu kadar sevineceğini tahmin etseydim önceden haber verirdim canım." Gülümsemesine eşlik ettiğimin farkında değildim o ana kadar. Hoş, zaten Yusuf'u gördüğüm an otomatik olarak gülümsemeye başladığım için...

"Aslına bakarsan annemde görmek istiyor evi. Daha hiç gelmediler Yusuf." Anlık duygu değişimlerimle Gamze'nin kankası olduğumu aşırı belli ediyor olabilirim(!).

"Haklısın ama ben evin bütün işleri bitsin, öyle çağırmak istiyorum..." Önümüzde ki araç yavaşça ilerlemeye başlayınca Yusuf'ta gaza dokunmuştu. Gıdım gıdım gidiyoruz, Allah'ım!

"O da olur tabii. Neden olmasın?" deyip elimi camdan dışarı çıkardım. İçimden duâ edip duruyordum. Birazcık rüzgara ne kadar ihtiyacım var, bir bilseniz!

***

Evi satın aldığımız sitenin önüne geldiğimizde güvenlik henüz bizi tanımadığı için içeriye almamıştı. Konulup anlaşınca ancak girebilmiştik siteye ve arabayı otoparka bırakıp binanın önüne gelmiştik. Buraya en son geldiğimizden bu yana neredeyse beş gün geçmişti. O gün yaşadıklarımız gözümün önünde canlanınca ister istemez canım sıkılmıştı.

"Mahru, şu güvenliğe arabalarımızın plakalarını verelim gel benimle. Her defasında bu sorunu yaşamak istemiyorum." Uzattığı elinin aksine koluna girmeyi tercih ederek güvenlik kulübesine ilerledik. Kulübe de denmez bu devasa yapıta ama neyse...

Güvenlik ile olayı konuşan Yusuf, adama hem kendi kullandığı arabanın plakasını hem de bana hediye ettiği, henüz yolcu koltuğuna bile oturmadığım, arabanın plakasını vermişti. Benim araba işini de kavramam gerekecek. Babamın bir yıla kadar arabası vardı ve ben o arabayı kullanabilmek için ehliyet almıştım. Ehliyet randevum olduğu gün babam arabayı satmasaydı taktik maktik bilecektim(!).

"Şimdi girebiliriz eve ay yüzlü hanım!" deyip az önceki gibi elini uzatan Yusuf'un yine koluna girdim. Bu sefer binanın içinde oturan görevliye selam verip asansöre öyle binmiştik. Bu dev binada asansör bile sağlıklı olamazdı ama neyse...

Asansörde aynadan Yusuf'u izliyordum. Gömleğinin kol düğmeleriyle uğraşıyordu. Onu izlediğimin farkında olabilirdi ama değil gibi duruyordu. "Hayatım, acaba beni çok özlemiş olabilir misin?" deyip ellerini beline yerleştirip direk bana bakan Yusuf'un yaptığı numaraya sinirlenmiş, söylediği söze de mest olmuş olabilirdim ama bunu ona asla belli edemezdim. Hışımla ona dönüp, "Ukala!" dedikten sonra asansörün kapısına yöneldim. Bir türlü çıkamamıştı bu da!

"Şaka yapıyorum Mahru," deyip elini omzuma yerleştirdi. Elimle, elini itip "Yusuf! Yapma böyle hareketler!" dedikten sonra ancak açılan kapıdan seri bir hareketle çıktım.

"Mahru, tamam bekle! Al anahtarı, kapıyı bir kez de sen aç!" Arkamdan koşar adımlarla yanıma kadar geldikten sonra anahtarı gerçekten de bana verip geri çekildi. "Kapıyı bir an önce açsan iyi edersin."

Elimde evimizin anahtarıyla heyecanlı ve aşırı mutlu bir şekilde kapıya doğru ilerledim. Allah'ım, şükürler olsun! Anahtar deliğine yerleştirdiğim anahtarı üç kez çevirdikten sonra açılan kapının arkasından patlayan konfeti ile kapı eşiğinden geri sektim.

"İyi ki doğdun Mahru!" Ne?

Kapının arkasından beliren annem, Melda anne ve Gamze. Gamze ne ara geldi buraya?

Suratımda hem şaşkınlığı hem de mutluluğu basbayağı belirten bir ifadeyle, "Bugün benim doğum günüm değil ki," deyip ayakkabımı çıkardım ve sağ ayağımla eve girdim. Melda anneyi ve annemi öpüp Gamze'nin yanına geçtikten sonra elinde tuttuğu pastanın mumunu üflemeden önce bir açıklama bekledim.

"Her zaman buraya gelme fırsatımız olmuyor diye ben sana annemlerle bir sürpriz yapacaktım aslında. Ama Gülrû annem sağ olsun doğum günün yaklaştığı için böyle bir şey düşünmüş." Beklediğim açıklama Yusuf'tan geldi. Ve açıklamayı yapar yapmaz Gamze'nin elinden pastayı alıp kendisi tutmaya başladı. "Üç diyene kadar duânı et, birlikte üfleyeceğiz," deyince nasıl bir duâ edeceğimi şaşırdım.

"Bir, iki..."

"Yusuf ile attığımız adımlarımızda bizi hayra yönlendir Allah'ım."

"Üç!" dedikten sonra ikimizde muma üfleyip söndürdük ve annemler kendilerince alkış tufanı kopardılar. Herhalde hayatımda ki en tuhaf doğum günü sürpriziydi. Hatta Yusuf'unda olduğu ilk doğum günü denebilir...

Selamın aleyküm! Nasılsınız Ramazan biteli, bayram geçeli? Benim kusuruma bakmayın; ancak bölüm yayınlayabildim. 😶 Anlayışla karşılayacağınızı biliyorum. Bölüm bu sefer her zamankinden kısa oldu ancak bunu ilerleyen bölümlerde telafi edeceğim!
İnşAllah bu bölümü de beğenirsiniz. Oy verip, yorum yapmayı unutmayın. Her geçen gün büyüyoruz ve bunlar sadece sizin desteğinizle oluyor! Çok teşekkür ederim. 👏🏻

Allah'a emanet olun!
-Leyla Akgül

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin