Bölüm 11 - Mahru

21.6K 1K 65
                                    


Okulun kafeteryasında Gamze'yle, bir yandan soğuk kahvelerimizi yudumlarken, sohbet ede ede oturuyorduk -ki vakit geçsin. Sabahtan bir dersimiz vardı ve ardından iki saat boştu. O iki saatin sonunda da iki tane mühim konulu derslerimiz vardı. Dışarıda hava yine gereğinden fazla sıcak olduğu için klimalı kafeterya da oturmak işimize geliyordu denebilir. Yaklaşık bir saati aşkın bir süredir aynı pozisyonda oturmaktan sıkılıp, uyuşmaya başlayan sağ ayağım acı verirken Gamze'nin söylediklerine kulak vermeye çalışıyordum. İkisini bir arada yapmak gerçekten zor oluyor...

"Bir şey demedi mi Yusuf sana sonradan ya?!" deyip elindeki telefonun kılıfıyla oynamaya dalmıştı. Bu demek oluyor ki bu konu ciddi (!)

"Ya Gamze! Zaten dün akşam bizde kaldın, bütün gecede beraberdik; nasıl konuşayım ben senin haberin olmadan? Biraz beynini kullan yahu!" dedikten sonra ayağa kalktım ve uyuşan ayağımı kibar hareketlerle sağa sola hareket ettirmeye başladım. Benim bu konudan sıkıldığımı fark eden Gamze'de ayağa kalkıp büyük çantasını koluna taktı ve masadaki ufak tefek çöplerini avucuna sıkıştırıp çöp kutusuna atmaya gitti. O sırada bende ufak çantamı toplayıp omzuma geri taktım ve kafeteryanın çıkışına doğru ilerlemeye başladım.

"Hayır yani siz zaten evleniyorsunuz, daha ne bu tripler birbirinize onu anlamıyorum!" dedikten sonra hızlı adımlarıyla bana yetişti ve koluma girip gülmeye başladı. Kendi kendine takılıyor böyle, sonra da gülüyor... Bu kız ne zaman normalleşecek  Allah'ım!

"Sen hala dün akşam bize gelme sebebini anlatmadın Gamze, bilmem farkında mısın?" Anlatacağım demesine rağmen hala anlatmamıştı ve bu benim kuşkucu taraflarımı dürtüklememe sebebiyet veriyordu. Okunan öğle ezanından sonra ruhumuzu işleve geçiren ayaklarımız, bizden habersiz okulun yakınında ki camiye doğru gitmeye başlamıştı bu sırada. Namazın verdiği huzuru anlatamam belki, ama bir süre sonra ezan sesine böyle tepki veren bir ruha sahip olabiliyorsunuz. Bu da en güzel özelliklerinden biri olmalı...

"Şöyle ki eğer sen Yusuf'la evlenirsen yakın bir tarihte

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Şöyle ki eğer sen Yusuf'la evlenirsen yakın bir tarihte... çifte düğün yapabiliriz Mahru! Lisedeyken hep istediğimiz gibi!"

"Ne? Gerçekten mi Gamze? N-nasıl ya?" Heyecanıma yenik düşerek ufaktan kekeleyince içimden gelen histerik kahkayada engel olamamıştım. Lise arkadaşım büyümüşte evleniyor muymuş şimdi? Allah'ım, nasıl bir duygu karmaşası bu böyle!

"Hani... lisede birisi vardı ya? Bizimle pek takılmazdı çünkü imam-hatip ya hani..." Kim olduğunu hatırlayamadığımı belirtmek için kaşlarımı yukarı kaldırıp kafamı salladım.

"Görkem." deyip hatırlamam için bekledi. Düşündüm tabiki ama öyle birisinden haberdar bile değildim galiba. "Hatırlamıyorum işte Gamze! Anlat şunu iyice!"

"Camiye gelmesini söyledim, orada tanıştırayım o zaman!" Oha! Bu kızdan hızlısı mezarda vallahi!

***

Sol tarafımda Yusuf, sağ tarafımda Gamze ve tam karşımda da hayırlısıyla enişte adayımız olan Görkem oturuyordu. Caminin çevresinde bir yerlerde Görkem'le ufak bir tanışma faslından sonra namazlarımızı kılmıştık. Ardından biz üniversitedeki son derslerimize de girip çıktıktan sonra Yusuf'a da haber verip çevre civardaki bir kafede tanışma faslını derinleştirdik. Çünkü ben Görkem denilen kişiyi hala hatırlayamamıştım. Aradan geçen yarım saatin sonunda aramıza Yusuf'da katılmıştı. Sürprizmişmiş de (!)

"Nereye daldın sen yine Mahru?" Sesin sahibine dönünce sırıtan Yusuf'la, buluştu gözlerimiz. Ya haram, haram! Zorla harama sokuyor insanı! "Demedim mi ben sana, öyle aniden seslenme diye!" deyip önümde ki çayımdan yudumlamaya başladım. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Bu saatte evde olmalıydım galiba...

"Saat geç oluyor gibi, istersen kalkalım. Baksana..." deyip işaret ettiği Gamze ve Görkem'e çevirdim bu sefer bakışlarımı. "...sohbetleri çok derin! Bitmeyecek gibi!" Fısıldayarak söylediklerine kıkırdayıp gözlerimi devirmekle yetindim. Gamze'nin ettiği sohbetin ortasında koluna dokunarak ilgisini kendi üzerimde toplamıştım.

"Geç olmadı mı sence de canım?" Bileğimde ki saate bakmak ihtiyacı duymuştum. 18:45.

"O zaman hep beraber kalkalım. Başka bir yerlere de gidebiliriz isterseniz..." deyip teklifini yine esirgemeyen Görkem, arkasına dönüp bir garsona el kol işeretleri yaptı. Başımıza dikilen garson elinde ki fişiyle masaya gelince erkekler cüzdanını çıkarma yarışına girdiler. İlk çıkaran Yusuf ortaya garanti 200₺ bıraktı ve "Üstü kalsın koçum," deyip ağabeyliğini hepimize sergiledi.

"Ben öderdim ağabey, senin yaptığında iş mi yani?" diye sitemlerle artistliğini ortaya koyan Görkem ayaklanmıştı bile. Ondan sonra hepimiz ayaklandık ve etrafta neyimiz var-yok kontrol edip dışarıya çıktık. Yahu Bursa! Bu saatte bile nasıl nefes aldırmazsın bize?!

"Ee gidiyor muyuz bir yerlere?"

Yusuf'un bakışları benden onay bekliyormuş gibi bana dönünce kafamı sağa sola sallayıp hayır dedim. O da benden aldığı cevapla Görkem'in omzuna koyduğu eliyle "Kardeşim başka zaman gideriz, şimdi baksana hava kararıyor falan ya. Kızların ailesinden sorun olması," deyip omzunu sıvazladı. İleride daha da iyi anlaşacak gibi değiller mi?

Bende Gamze'nin yanına gidip "İstersen seni evine biz bırakabiliriz?" diye bir teklif sundum. Ancak kabul etmeyip Görkem'in arabasıyla gitmek isteyeceğini biliyordum.

"Siz başbaşa takılın Mahru. Ben Görkem'le giderim, takma kafana." Gerçekten de kabul etmemişti... "İyi ama dikkatli olun bak. Üzme, üzdürme canım arkadaşım!" deyip boynuna sarıldım en içten duygularımla. Resmen büyümüştük ve evlenmek üzere yaşıyorduk bu hayatı. Daha nasıl anlatılır bilmiyorum ama etrafımdaki insanlar bana Allah'ın bir lütfundan başka bir şey değildi!

***

"Evin önüne geldik Yusuf. Açacak mısın artık kapıyı?" Bir insan en fazla ne kadar inatçı olabilir temalı çalışmamızla uğraşıyorduk. Evime getirmişti ama arabadan inmeme izin vermiyordu beyefendi!

"Özür dilemeden açmayacağım dedim Mahru!"

"Özür dileyecek bir şey yapmadım ki ben ya!"

"Hayır! İçimde ki koca çocuğun kalbi kırıldı. Nasıl okulu bitirdikten sonra evlenmeyi planlarsın?" Bu da bir insan nasıl beynini kullanamaz temalı çalışmamızdı... Gerçekten sabrımı deniyor olmalı!

"Özür dileyince açacak mısın kapıları gerçekten?"

"Evet." Bismillahirrahmanirrahim...

"Çok özür dilerim. Nasıl böyle bir aptallık yaptım, hala aklım almıyor. Kusuruma bakma Yusuf."

Beklenmedik bir hareketle aniden uzun kollarını boynuma koyup beni de kendinden yana çekiştirince elim otomatik olarak kafamda ki eşarba gitti. Bozacak ya! "Biliyorum canım, biliyorum! Bir anlık gaflettir o, affettim ben seni! Hem..." deyip beni serbest bıraktıktan sonra geri çekildi. "Hem zaten bir ay sonra ister istemez evleneceksin benimle Mahru!"

"NE?! NE DEDİN SEN?!"

"Duydun. Hani sana bir tarihle sürpriz yapmıştım da fenalaşmıştın falan... işte o zaman gördüğün o tarih tamı tamına bir ay sonraya denk düşüyor canım Mahru'm! Hadi şimdi in..." dedikten sonra önünde ki tuştan kapı kilidini açtı. "...in de hazırlıklara başla. Hadi kız, hadi! Yetişmemiz gereken bir düğünümüz var daha!"

Merhabaaaa! Yeni yıl hediyeniz benden bir bölüm olsun istedim. Ve son dört dakika kalmoşken bu yazıları hazırladım! İnşAllah bolca saçmaladığım bu bölümü de beğenirsiniz! Oy ve yorumlarınız çok önemli, desteklemeyi unutmayın. Hayırlı seneler!

Allah'a emanet olun!
-Leyla Akgül

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin