Bölüm 7 - Mahru

29.3K 1.3K 80
                                    


Burnuma dolan hastane kokusu tekrardan tüylerimi diken diken yaparken zorla gözlerimi araladım. Mecburdum açmaya, tekrardan Allah'ın bana bağışladığı yaşama dönmeye...

Göz kapaklarımı aralarken hissettiğim acı neyin acısıydı bilmiyorum. Ama acı öyle bir acı ki, boğazıma kadar dayanmış sanki öldürmeye niyetliymiş gibi. Zorla yutkunarak kafamı kaldırmaya çalıştım. Ama aniden geri yatırılmam ile hissettiğim o acı, bu sefer az kalsın öldürecekti. Allah'ım, yardım et!

"Hanımefendi! Acele etmeyin lütfen, daha fazla dinlenmeye ihtiyacınız var. Zorluk çıkarmayın lütfen," deyip koluma bağlı serum hortumuna şırıngayla bir şeyler enjekte etmişti. Hemşire hanımda kapalı bir bayandı ve yüzünde anlam verilmeyen bir samimiyet vardı. Sanki kırk yıllık dostummuş gibi...

Daha 21 yaşındayım, bende iyice saçmalıyorum!

Hemşirenin enjekte ettiği şeyden dolayı olsa gerek, gözlerim kendiliğinden kapanmaya başladı. Dinlenmeniz gerek derken bunu kastediyordu herhalde (!)

***

"Ne zaman uyanacak Mahru, doktor bey?"

"En geç 1 saat içerisinde muhakkak uyanacaktır Yusuf bey, endişe etmeyin lütfen. Mahru hanımın bünyesiyle beraber ruhu ve psikolojisi de bi' hayli yorulmuş. Bırakalım, kendine gelene kadar dinlensin."

"Ben böyle bekleyemem ama! Ben sevdiğim kadın karşımda hasta hasta yatarken, göz kapakları yerinden kalkmazken bekleyemem. Lütfen, hastanedeki her türlü testmiş, kontrolmüş hepsini yapın. Karşılığı da önemli değil, ödenir. Ama Mahru'yu kendine getirin. Benim ona ihtiyacım var..."

Yine üzerimdeki ağırlıkla kendime gelmişken duyduğum konuşmalarla iyice sersemlemiştim. Bu Yusuf'un ve her zaman kontrolü altında ilaç kullandığım doktorumun sesleriydi. Ama duyduklarımdan herhangi bir mânâ çıkaramıyordum henüz.

Gözlerimi açmaya çalışırken itinayla gözüme tutulan ışık başımı döndürmüştü ve beraberinde keskin bir ağrıyı da getirmişti. Beynimin etrafında tur atmaya başlayan ağrılarla yüzümü buruşturunca, sanki bana inatmış gibi, odanın içerisinde "Uyandı mı?!" diye yankılanan ses başımdaki ağrıyı zirvelerde hissetmeme sebep olmuştu.

Bu adam beni öldürmek mi istiyor?

"Mahru! İyi misin? Allah'ım şükürler olsun! Kendine geldin! Sonunda!" deyip odanın kapısına yönelen Yusuf'un ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım. Ama buna müsaade etmeyen doktorum gözlerime habire o beyaz ışığı tutup başımdaki ağrının sınırlarını zorluyordu.

Yusuf geri döndüğünde beraberinde annemi babamı ve kendi annesini de getirmişti. Beni beklemişlerdi yani şimdi? Vicdan azabı çekmek için yeni bir sebep daha...

"Anneciğim... İyi misin kuzum? Nasıl hissediyorsun bak doktorun burada, bir şey varsa söyle," diyerek yanıma gelen annemin ağladığını belli eden kırmızı gözleri başımdaki ağrıya derman olmuştu. O benim için ağlamışken benim gereksiz bir ağrıdan dolayı acı çekmem normal miydi? Elimin üzerinde elini sıkarak gülümsemeye çalıştım. Ne kadar başarabildiğimi tartışmayalım!

"İyiyim annem, iyiyim Allah'a şükür. Ne kadar zamandır buradayız?"

"İki gündür buradayız canım, ne önemi var. Sen sağlıklı ol da biz beklemesini dert etmeyiz," deyip pek de samimi olmayan kahkahasıyla gülen Melda teyzeye karşılık verme gereği duymadan doktora döndüm.

"Daha ne kadar duracağım peki ben?"

"Bu akşam içerisinde bütün testlerini tamamlanır. Belki gece saatlerinde ya da isterseniz yarın sabah... siz karar verin."

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin