Bölüm 29 - Mahru

13.6K 710 50
                                    


Umudunun kırılmaya başladığı sırada oluyor her şey. Bütün o depresyon ve alt türleri, umudun tükenince baş gösteriyor zihninde. İntihar edenler bu yüzden intihar ediyor. Bu yükü taşıyamayacağını düşünüp, Allah'ın bize lütfu olan bu hayatını kendine çok görüyor. Bunlar hep mutsuzluktan ve umutsuzluktan ortaya çıkıyor.

Şu anda tam da böyle hissediyorum. Kalbimdeki burukluk, yerini kimseyle değişmiyor. Ne yaparsam yapayım kafamı dağıtamıyorum. Kalbimdeki kandırılmışlık hissi, zihnimden daha kötü fikirler geçirmeme sebep oluyor. Müdahale edemiyorum. Resmen vücuduma söz geçiremez oldum! Ara sıra annemin ve Gamze'nin gelip de başımı okşamasıyla, birkaç motive edici lafıyla kendimi kandırmaya çalışıyorum. Tam olarak beş gündür... beş gündür bu suratla geziniyorum etrafta.

Pazartesi'den bu yana dört gündür dersim olmasa bile Gamze'yle okula gidiyorum deyip çıkıyorum evden. Amacım evde oturupta depresyon ortamı yaratmamak. Bugün de öyle yapacağım.

Sabah namazından sonra Cuma gününün hürmetine Cuma suresi ile Yusuf suresini okuyup tekrar uyumuştum. Saat onda alarm sesiyle zar zor uyuyakaldığım yatağımdan zar zor kalkabilmiştim. Ufak bir kahvaltı faslından sonra odama çekilip üzerime pardesümü giyinip, şalımı yapmıştım. Gamze'nin çağrısıyla aşağı inmeyi bekliyordum. Aynanın karşısında kendimi süzerken, yatağımda olduğundan bihaber olduğum telefonumun mesaj sesi odayı doldurdu.

Kimden: Yusuf Mim
Bugünde mi göremeyeceğim yüzünü, ay yüzlü kızım?

Pazartesi günü yaşadığım travmadan sonra akşam üstü yaptığımız buluşmalara katılmak gelmemişti içimden. Zihnimi ele geçiren kandırılmışlık hissi Yusuf'u görmek istemiyordu. Dört gündür benzer mesajlar atıp duran Yusuf ise pes etmek bilmiyordu.

Mesajına yanıt vermeden telefonumu, yatağın ucunda duran kol çantama koydum ve odadan çıktım. Evin çıkış kapısına geldiğim sırada annemde yanıma geldi. Elini omzuma koyup, "Okula mı gidiyorsun kızım?" deyip kapıyı araladı.

Araladığı kapıdan çıkıp yüzümü ona döndüm. Bir yandan da ayakkabımı giymekle cebelleşiyordum. "Evet anne. Akşam üstü gelirim. Allah'a emanet ol."

"Mahru. Ne zaman evinizi düzmeye gideceğiz kızım? Düğüne ne kaldı şunun şurasında!" Sitemkâr annem yine yapıyordu yapacağını. Sanki bilmiyor evin düzüldüğünü.

"İnşAllah gideceğiz anne! İnşAllah." deyip binanın asansörüne bindim. Neden bu kadar çok istiyor şu evi görmeyi, annemi de anlayamıyorum...

***

"Ben sitenin bahçesindeyim Gamze. Gelince haber verirsin." Henüz evden bile çıkmadığını söyleyen Gamze'nin hazırlanmaya ancak başladığını tahmin edebiliyordum. Her zamanki Gamze!

"Tamam Mahru. Görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra oturduğum bankın sağ tarafına koydum. Çantamın hemen yanına. Ardından ellerimi dizimin üzerinde birleştirip yerdeki karıncaları izlemeye başladım.

Rabb'im bu küçücük canlıları bile nasıl özenle yaratıyor böyle.

İnsanların çoğu inanç nedir, haberi yok mesela. Sorsan herkes bir inancın mensubu. Ama kimse inandığı şeyi araştırmak ile uğraşmaz. Kimse vaktini inancıyla harcamak istemez. Devrin gafletine kapılanlar çok olduğu için etrafımda olan bitene alışmak zorunda kalıyorum. Herkes gibi. Ama ezan okunduğunda, yanımdan geçen arabadaki müzik sesine alışmak istemiyorum. Kitapçılarda Kur'an-ı Kerim'in alt standlara konuluşuna alışmak istemiyorum. Mescitlerde ki boş seccadelere alışmak istemiyorum. Ama alışmaya mecbur bırakılıyorum. Herkes gibi...

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin