Bölüm 26 - Mahru

14.3K 743 41
                                    


Uzun zaman olmuştu, Kur'an'ımın başına geçmeyeli. Önceden haftada bir kez de olsa okurdum. En son okuduğumdan bu yana baya bir olay geçmişti başımdan. Allah katında evlenecek kadar şey geçmişti(!)

Bugün, 8 Nisan. Cuma gününün hürmetine açtım en sevdiğim sureyi ve okumaya başladım. Yusuf Suresi... Yusuf'umun suresi... Bana kendimi en iyi hissettiren sure, bana en iyi gelen adam... Ne güzel bir tevafuk bu böyle! En başından içime doğmuş demek ki...

***

Saat henüz sekizi yirmi beş geçiyordu. Namazımı kıldıktan sonra Kur'an'ımı okumuştum ve uyuyamamıştım. Gamze'yle buluşup bir yerlere de gidebilirdim ama Gamze'nin o gün Hande'nin yanında olmasından dolayı ona hâlâ kırgındım. Ve ertesi gün okul da olmayınca aramamıştım, bu yüzden barış ilan edilmemişti aramızda.

Yusuf'la da zaten her gün akşama doğru buluştuğumuz için sabahtan bari rahat bırakmak istiyordum. Ne de olsa iki hafta sonra her sabah benimle uyanacaktı ya... inşAllah!

Bende uyku tutmayınca mutfağa geçip anneme kahvaltı hazırlamayı düşündüm. Önceki sabah ben evden çıkmayınca kahvaltı da sohbet etme fırsatı yakalamıştık. Aramızda ki buzları eritmiştik. Akşamda babamla konuşup, bağlarımızı sıkılaştırmıştık. Allah'a şükür ailemle aramda bir sıkıntı kalmamıştı. Sadece ufak sürtüşmeler...

Buzdolabının kapağında on dakika boyunca malzemeleri inceleyip, ne yapacağımı düşündükten sonra salatalık ve domates çıkarttım çekmecelerden. Ufak bir salata yapmalıydım. Ardından iki tane yumurtayı tezgahın üzerine yerleştirdim ve geriye kalan bütün kahvaltılıkları çıkartıp, masaya yerleştirdim. Ufak bir salatanın yanında ufak bir yumurta şöleni yapıp kahvaltılıkları ön plana çıkartacaktım. Daha fazlasına gücüm yetecek gibi değil...

Aradan geçen yirmi dakikanın sonunda çay demlenmiş, salatamız hazırlanmış, masamız hazırlanmış ve yumurtamız pişirilmişti. Annemin bu saatten sonra daha fazla uyumaması gerekiyordu. Koşar adımlarla yatak odasının kapısına geldim ve yavaşça araladığım kapıyı arkamdan kapattıktan sonra anneme döndüm. Hâlâ uyuyor kadın, ne uykuymuş!

Yanına oturup, "Anne," diye seslendim. Tepki vermemişti. Sesimi biraz daha yükseltip, "Anne!" dedikten sonra omzundan sarsmaya başladım.

"Bismillahirrahmanirrahim!" diyerek yataktan doğruldu ve etrafını kolaçan etmeye başladı. "Mahru? Sen miydin kızım?" dedikten sonra yatakta doğruldu ve gözlerini kaşımaya başladı.

"Benden başka kim olabilir anne," deyip yanağından öptüm ve "Günaydın!" diye tiz bir çığlık attım. Attığım çığlık odada yankı yapınca iyi bir fikir olmadığını fark ettim.

"Kahvaltı hazırladım anne. Burada biraz daha oyalanırsak buz gibi olacaklar, haberin olsun. Acele etmeliyiz." Odanın kapısını açıp önden mutfağa geçtim. Annemde arkamdan çıkıp lavaboya yönelmişti.

Beş dakika sonra geldiğinde masadaki yerine yani tam karşıma oturdu ve rutin haline getirdiği, bir bardak suyunu içti. Ardından masadakileri tek tek inceledi ve "Ellerine sağlık kuzum, ne gerek vardı sanki ben hazırlardım!" deyip ağzına attığı salatalığını çiğnemeye başladı. Apaçık bir şekilde gözlerimi devirip bende ağzıma bir salatalık attım.

"Alıştırma yapıyorum anneciğim, malum şunun şurasında ne kaldı düğüne." Annem, söylediğim karşısında görünmez bir zırha bürünüp bardağında kalan suyu da içti. "Ev tutabildiniz mi bari?"

"Evet, buraya az çok yakın," deyip tabağımdaki yemekleri yemeye başladım. Daha fazla dayanamayacağım, açım aç. "İyi bari, benim daha yeni haberim oluyor(!)"

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin