Bölüm 9 - Mahru

25.3K 1.1K 38
                                    


"Evet... evet evet evet..." Tutamadığım göz yaşlarımla beraber fısıltıyla dudaklarımın arasından çıkan cümlelerin karşılığında yüzüğü aynı parmağıma geri takmıştı. Etrafta tek tük insan vardı ve camii avlusundaydık. Bu yüzden pek de gören olmamıştı -ki bu en iyisiydi!

Diz çöktüğü yerden doğrulup karşılık beklemeden boynumdan sarılmıştı bana. Normalde bu yaptığına izin vermezdim, veremezdim... Ama bu defalık yapmaması gereken bu hareketine sesimi çıkaramamıştım. Aksine boynumu felç etmeye meyilli sarılışına bende karşılık verdim. Yani öyle vıcık vıcık da değil hani, yanlış anlamayın. Ellerimi kollarının üzerine koyup sarılıyormuş gibi yapmış olmuştum.

"Seni üzmeyeceğime ilk Allah'a sonra da sana söz veriyorum... her hâliyle güzel kadın... iyi ki görmüşüm seni o gün de, tanımak istemişim..."

***

Yusuf yüzünden uzun süredir aksattığım derslerime yoğunlaşmam gerektiğini finallerin yaklaşmasıyla hatırlayabilmiştim. Son sene ve ilahiyat fakültesi öğrencisi olarak, liseden alt yapılı öğrenciler olduğumuz için pek de zorlanmamıştık Allah'a şükür... Ama bu hiç ders çalışmamam gerektiğini falan da göstermiyor yani!

Akşam namazımı da kıldıktan sonra çalışma masamın başına geçtim ve yaklaşık bir saat içerisinde çalışabildiğim en verimli ders çalışmayı gerçekleştirdim. Normalde herhangi bir konuda öyle uzun uzun çalışmaktan hoşlanan bir insan olmadığım için derslerim de hiçbir zaman dört dörtlük değildi. Bu başarısız olduğumu göstermiyor ancak çalışsam yapabilirim anlamını taşıyor. Bu verimli çalışmamın ardından mutfağa gidip anneme yaptığı yemekte yardımcı olmak gereği duydum. O mutfağa girmemi istemez, söylemiştim. Ders çalışmam konusunda pek bir üstüme düşüyor... Ancak zorlayınca kabul edebiliyor (!)

"Neden geldin Mahru? Ben hazırlayınca çağıracaktım zaten sizi." Demedim mi?

"Öyle laf mı olur anne? Ben bu evin kızıyım, sana her zaman yardım etmem gerekiyor aslında. Bu işte bir anormallik yok mu sencede?" deyip boş gördüğüm masayı raflardan tabakları alarak doldurmaya başladım.

"İyi bari. Anlat bakalım, nasıl gidiyor?" Ama mutfaktayken açılan konuları hiç sevemiyorum işte. Çünkü açılan konunun ucu nereye gidecek anlayamıyorsun bile. Elimdeki tabakları yerli yerie koyduktan sonra çekmecede ki çatal-kaşıkları almaya yöneldim. "Ne nasıl gidiyor anne?"

Çatal-kaşıkları da yerine koyduktan sonra tezgahın üzerinde hazırlanmayı bekleyen salata malzemelerine yöneldim. "Ne olacak kızım, Yusuf'la nasıl gidiyor? İyi anlaşabiliyor musunuz bari?"

"Daha sadece yolun başındayız anne, onu tanımaya çalışıyorum. Anlaşmak için tanışabilmemiz lazım ya hani?" deyip elimde ki yıkanmış kıvırcıkları ince ince doğramaya başladım. Bu sırada annem kavurduğu kuş başı etleri tencerede ki patlıcanların üzerine ekliyordu.

"E kızım ne yaptınız sanki şimdiye kadar? Sende varya!" Anne değil mi, anlamazdan gelir tabiki!

***

"Mahru, nasılsın kızım?" deyip yemeğine biraz daha tuz katmakla meşgul babama yandan bir bakış atıp ciddiyetini kontrol ettim. Bazen laf olsun diye söyleyip başka bir lafa devam edebiliyor da...

"İyiyim baba, sen nasılsın?" dedikten sonra kaşığımda ki çorbayı ağzıma götürdüm. Annemden öğrenmem gerekn bir sürü şey olduğu kafama dank etmişti bugün yine! Bir innsan her şeyimi güzel yapabilir...

"İyiyim ben de. Yusuf nasıl? Ne zamandır göremiyorum onu şirkette, asistanı birlikte olduğunuzu söylüyor..." Al işte! Herkese isim vererek, nereye gittiğini haber etmek zorunda değilsin ki sen! Adam yanlış anlamış resmen, baksana!

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin