Bölüm 24 - Mahru

15.4K 762 14
                                    


"Ne kadar zor olabilir ki" dediğim her şey tek tek başıma gelmişti. Babasıyla tartışan bir kızın hayatı ne kadar zor olabilir ki? Düğün telaşında ki biz kız için bu durum ne kadar zor olabilir ki? Okulunda ki dersler ne kadar zor olabilir ki? Bunun gibi bir sürü sorunun cevabını tane tane aldığım bugünlerde az zorlanıyor değildim, apaçık bir şekilde zorlanıyordum. Aynanın karşısında kendime baktıkça gözüme sadece göz altlarımda ki aşırı morluklar çarpıyordu. Duşa gireceğim zaman çelimsizken daha da çelimsizleşen kollarım ve içine çekilen göbeğim gözümü kanatıyordu. Yaklaşık bir haftalık süreçte bu kadar hızlı kilo kaybetmem normal değildi, bunun farkındayım. Bu yüzden bir ara kan değerlerime baktırmak için hastaneye gitmeliyim. Aklıma not ettiğim konu üzerinde daha fazla düşünmek istemediğim için önümdeki seccademi toplayıp tesbihiyle beraber yerine kaldırdım. Ardından yatağımı toplayıp üzerimi giyindim. Bu sabahta erkenden Gamze'yi uyandırıp dışarıda kafa dağıtmayı teklif edecektim.

Odamdan telefonumu alıp sessizce çıktım ve annemin odasında olup olmadığını kontrol ettim. Odasında hâlâ uyuyordu. Yanına aynı sessizlikle yaklaşıp uzaktan izledim. Normalde yanağından kocaman öperek uyandırmalıydım ancak dün akşamdan beri düşünüyorum. Yusufların bizim eve gelmesini onlar istedi ve Yusuf'la evlenmek zorunda olduğumu söyleyenler de onlardı. Şimdi ise alınan düğün tarihini ve Yusuf'la gün içerisinde ki buluşmalarım hakkında sorguya uğratılıyordum. Yaşananlara anlam veremediğim gibi çok hızlı gelişen bütün bu olayların, sonunda hayırlısıyla yavaşlamasını ümit ediyordum. Yoksa bu hıza yetişemeyen hassas bünyem pes edecek gibi duruyordu.

Annemi, odasında tekrar yalnız bırakarak odasından çıktım ve kapıya bir not kağıdı yapıştırarak evden çıktım.

***

"Günaydın Gamze'm!" Her ne kadar enerjik olmasam da enerjikmişim gibi çıkardığım sesten sonra derin bir nefes çektim içime. Daha evden çıkalı on dakika bile olmadan yorulmuştum.

"Saat kaç Mahru?" Sorusuyla kolumdaki varlığından emin olduğum saatine çevirdim bakışlarımı. Henüz sekize çeyrek vardı. "Sekize geliyor Gamze." Cevabından sonra büyük bir öf sesi geldi ve ardından hışırtılar... Büyük ihtimalle yatakta doğrulmaya çalışıyordu.

"Dün akşam yatmadan programa baktım ve bu saatte ders olduğunu hatırlamıyorum. Hayırdır?" Hayırdır mı? Sabah sabah ne kadar kaba olduğunu bir kez daha hatırlattıktan sonra yüksek sesle esneyerek beni güldürdü. Şu an tipinin aldığı hali gözümün önünde canlandırabiliyordum ve şu anda Görkem'in onu görmek istemeyeceği bir haldeydi, eminim.

"Doğru. Ama bu saatte uyanman için bu saatte ders olması şart değil, biliyorsun Gamze'm! O yüzden şimdi kalk ve hazırlan. Birlikte bir yerlerde kahvaltı edelim, okula öyle geçeriz." Bütün günün planını anlatmamın ardından kısa bir sessizlik oldu. Plan hakkında bir şeyler düşünüyor olmalıydı.

"Tamam. Sen dışarıdaysan bizim kapıya gel, oradan arabamla gideriz nereye gidiyorsak. Görüşürüz canım!" Telefonu hızla yüzüme kapattıktan sonra arkasından bir kez daha güldüm. Bu kız acayip komik ya(!)

Hiçbir araç kullanmadan sadece yürüyerek Gamzelerin evine varabilmiştim. Yaklaşık yirmi dakikamı almıştı bu yolu yürümek. Oysa ki bu kadar uzak değildi evlerimiz... Bina kapısının önünde daha fazla oyalanmadan ziller arasındaki en üstte göze çarpan zile bastım. Evde uyuyan kimsenin olmadığına emin olduğum için rahatça basabiliyordum! Aradan çok geçmeden de kapı aralanmıştı ve kapının arkasından göz altı morluklarıyla beraber bir adet Gamze çıkmıştı. Onun bu makyajsız haline şaşırdığım surat ifademden belli oluyor olmalıydı ki hemen koluma girip, arabaya doğru yürümeye ve beni de beraberinde yürütmeye başlamıştı.

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin