Bölüm 5 - Mahru

40.1K 1.5K 189
                                    


"Mahru sen ciddi misin?"

Hava, dünün aksine bugün kapalıydı. Esen rüzgar benim eşarbımı, Gamze'nin ise özenle taradığı saçlarını bozuyordu. Evet, arabada değildik. Bugün bu rüzgardan yararlanabilmek adına ve doğayı daha az kirletmek adına arabayı kullanmak istememiştik. Yürürken, esintiyle ruhumuzun kavuşacağı özgürlüğü de düşünüp ona göre çıkmıştık evden.

Gamze dün akşam bizde kalmıştı ve sabah kahvaltı yapar yapmaz da dışarıya atmıştık kendimizi.

"Ne yapabilirim Gamze? Hem ailemin üzerimdeki kurduğu baskı hem de o anki o cümle... yani... bilmiyorum ya! Bir anda kabul edip kaybettim kendimi. Ayrıca sen odadan çıkıp beni yalnız bırakmasaydın bunlar yaşanmazdı. Sende suçlusun bir kere!"

Evet, Yusuf'un teklifini kabul etmiştim. Yani onunla iyice tanışıp, konuşup öyle karar verecektim. Dün akşam kurduğu o cümleden sonra gözlerimden yaşlar sular seller gibi akmaya başlamıştı. Hem de ben hiç fark etmeden. Nasıl oldu, niye öyle oldu, hiç bilmiyorum. Ama o sorunun etkisiyle kısık sesimle tamam diyebilmiştim sadece. Ardından o da aldığı olumlu cevap karşısında elindeki buketten bir çiçeği koparıp, kafamda ki yazmamla kulağımın arasına sıkıştırmıştı.

O ana kadar hep çıkıştığım o çocuğa o an hiçbir şey söyleyememiştim. Hatta öyle ki ağzımı bile açamamıştım. Sadece gülümseyebilmiştim.

"Hey! Sana diyorum!"

"Efendim?" Durduk yere dalmıştı gözlerim. Gamze'nin söylediklerini de kaçırmıştım.

"Onu düşünüyorsun değil mi?"

"Aklıma geldi sadece, düşündüğümden değil."

O an kulağıma doğru taktığı o çiçeği düşürmemek için çok fazla hareket etmek istememiştim. Evet, etkilemişti... etkilenmiştim.  Kalbim pır pır etmişti, kalbimde ağırlaşma olmuştu. Kafama bir ağrı aniden girip beynimi uyuşturmuştu. Ellerim karıncalanmıştı. Ama hepsi heyecandandı. Bu duyguları böyle ilk kez hissediyor olabilirdim ama bunlar hep heyecandı. Elindeki telefonuyla fotoğraf çekilmek istediğini söyleyip, gelecekteki çocuklarına anlatacağını söylemişti ve ben o fotoğrafa bile poz vermiştim! Suratımda ki aptal sırıtışı silmeyip, ona, o fotoğrafa engel olmayıp eşlik etmiştim! Ne yaptığımın şu anda farkına varmaya başlamışken kendime gelmeye çalıştım. Gerçek hayata dönmenin tam sırasıydı.

"Sahile gidiyoruz değil mi?" diye soran Gamze'ye kafamı sallayarak yanıt verdim. O da benden aldığı cevaba karşılık ilerideki bakkala benzeyen yeri göstererek "O zaman şuradan atıştırmalık alalım; çekirdek, içecek, çikolata falan. Hadi," deyip adımlarını hızlandırmaya başladı.

***

"Gelin olmuş gidiyorsun adeta Mahru!"

Evimin kilometrelerce uzağında bulunan sahile geldiğimizde etrafta birkaç ailenin pikniğe geldiğini görüp oradan uzaklaşmıştık. Ve şu anda sahilden uzak bir yerlerde yine deniz manzarası olan bir bankta oturup ânın tadını çıkarıyorduk. Gamze çıkarıyor gibi durmuyordu aslında. Hâlâ ben ve Yusuf'tan söz edip duruyordu. Ben rahatlamaya gelmişken o beni daha çok daraltmaya çalışıyor gibiydi.

"Gamze, azıcık susup denizi dinlesene."

"Ne varmış denizde Mahru ya? Şu an denizden daha önemli konularımız var, konuşulması gereken."

"Hayır, denizi dinle. Eminim denizin o melodisinde sende kendini bulacaksın. Bi' denesen?"

"Pekâlâ, senin için deniyorum," deyip gözlerini kapattı ve ellerini de kucağına yerleştirip gerçekten denizi dinlemeye başladı.

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin