Bölüm 18 - Mahru

19.1K 893 82
                                    


Güne annemin benden daha heyecan dolu sesiyle uyandığımdan beri her şey ters gidiyordu. Babamı yolladığımız eşya alışverişinden memnun kalır bir yanımız olmamıştı. Daha doğrusu istediğim tür eşyaları bulamayıp bir farklı modellerinden almıştı. Evimizin büyük salonunda bulunan yemek masasını nişan için özel bir köşe haline getirdiğimizden bir renk kombini olsun istemiştik. Ancak bazı şeyler, balon ve masa isimliği, renk kombinime renk katmıştı. Bunları kafaya takmayıp bir gece de kararlaştırdığımız nişan elbisem için ayrı bir yere gitmesini rica ettiğim babam, beni kırmayıp yola çıkınca boş durmayıp söz yüzüklerinin tepsisini hazırlamaya başladım.

Saat henüz 14:23'dü ve ben asla yerimde duramayıp evin etrafında dolanıyordum. Gamze'nin bu saate kadar gelmiş olması gerekiyordu ancak trafiğe yakalanma olanağı yüksek olduğu için arayıp rahatsız etmek istemedim. Hem bu akşam buraya Görkem'le gelecekti. İlk defa ailesiyle tanışacaktı Gamze'nin ve ikisi de birbirinden heyecanlıydı bu konuda.

"Anne söz tepsisi nerede?" diye bulunduğum odadan anneme seslendim, beni duymasını umarak. Bu sırada kolileri karıştırmaya devam ediyordum.

"Kolide olması lazım Mahru, dikkatli ol bak. Çizme tepsiyi!" Tepsiyi düşünüyor hâlâ! İkinci bir koliyi daha karıştırırken cebimdeki telefonum çalmaya başladı. Olduğum yere oturdum ve telefonu cebimden çıkardım.

"Yusuf Mim" Arıyor...

İçimden çektiğim besmele ile yeşil botunu kırmızıya sürükledim ve telefonu kulağına götürdüm. "Efendim Yusuf?"

"Mahru, sana efsane bir haberim var! Yüzükleri aldım! Çok güzeller! Heyecandan duramayıp seni aradım, müsait miydin?" deyip en sonunda sorması gerekeni sordu. Sesinde ki heyecana gülüp, "Bende söz tepsisini arıyordum tam da, müsait sayılırım," dedim.

"Ulan ne güzel bir durumdayız, farkında mısın?"

"Ne gibi?" dedikten sonra kolinin en altında ki gözüme çarpan ışıltının tepsiye ait olduğunu fark ettim ve hemen tutup çektim. Doğru tahmin! Tepsiyi bulunca yüzüklerin konulacağı küçük kalpli şeyleri de üzerine yerleştirdim.

"İkimizde nişanımızın heyecanıyla telefonda dert yanıyoruz. Bundan güzel ne olabilir!" dedikten sonra arabaya bindiğini belli eden kapı sesi gelmişti. Herhalde eve gidip hazırlanmaya başlayacaktı.

"Ya Yusuf! Benim hazırlamam gereken bir sürü şey var, sen gelmişsin telefonda oyalıyorsun beni! Akşama az kaldı. Kapat şu telefonu!" deyip azarladım ve bu halimden gayet memnun bir şekilde tepsiyle beraber ayağa kalktım.

"İyi iyi! Seni seviyorum ay yüzlü, akşama kadar dayanamadım!" deyip suratıma kapattığı telefonu cebime tekrar yerleştirdim. Suratımda ister istemez oluşan tebessüme engel olamayıp salona geçtim. Bu sırada arkamdan sessizce yaklaşan annem, "Bulmuşsun tepsiyi, niye oradan bağırışıp duruyorsun daha," deyip elimden aldı ve düzenleyip masanın kenarına yerleştirdi.

"Bir şey demedim ki anne, hem sen emin misin mutfağa yardım gerekmediğine?" deyip bir kez daha teyit ettim annemi. Ancak yine izin vermemişti. "Pekala, sen bilirsin." Salondan çıkıp aynı odadaki kolileri karıştırmaya gidiyorken kapının ziliyle yolumu otomatik olarak değiştirdim ve kapının deliğinden kim geldiğine baktım.

"Gamze! Nerelerdeydin kızım? Yetiştiremeyeceğim diye düşünmeye başlamıştım!" Kapıyı açar açmaz çığlıklarım eşliğinde karşılanınca şaşırmıştı haliyle. Ama kısa sürede alışıp, "Annemle elbise tartışması yaşadık biraz. Bu kadar ani nişan yapınca tabii sen!" diye beni iğnelemeye başlamıştı. Sanki ben mi seçtim günleri böyle erken!

"Seçmişsin işte elbiseni, boşver şimdi gel bana yardım et. Baksana bu kolileri yerleştirmemiz lazım," deyip kapının önünden kolileri işaret ettim.

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin