Bölüm 35 - Mahru

13.7K 680 26
                                    


Tarif edilemeyen duygular vardır, bilirsiniz... Tam da o duyguların ana noktasındayım şimdi. Bir yanım aşırı mutlu ve huzurluyken diğer yanım ise pişman ve kararsız. Tüm bu duyguları aynı anda hissetmek... gittikçe normal dışı oluyordum(!).

Önceki gün, yani Cumartesi günü... 23 Nisan'dı. Aynı bir çocuktan farksız duygular eşliğinde geri döndüğünü neredeyse tüm Bursa'ya duyurmuştu Yusuf. O an sevinçten neler yaptığımı bile anlayamadan ufak çaplı bir krize girince tabii... bu sabah gayet huzurlu uyanmıştım. Neredeyse aralıksız olarak 16-17 saattir uyuyor olmalıydım. Bir insan için bu sayı çok fazla tabii(!). Odamın kapalı olan kapısını açıp mutfaktan başlayıp bütün evi esiri altına alan yemek kokularına müsaade ettim. Lavaboda ki işimi hallettikten sonra annemin yanına, mutfağa geçtim. Saat dokuzu geçiyordu. Güneş ışıkları bütün evi kuşatmıştı.

"Günaydın Gülrû hanım!" deyip tezgahın üzerinde ki sürahiden su aldım ve masaya yerleştim. Yine bütün masayı donatmıştı.

"Günaydın Mahru hanım! Uzun zamandır uyumuyordunuz herhalde, maşAllah bolca uyudunuz bu sefer." Benimle dalga geçmeye bayılıyordu gerçekten de. Masadaki doğranmış salatalıklardan birini ağzıma atıp onun gülümseyişine eşlik etmeye başladım. "Ya ne demezsiniz?"

Masada ki üç tane tabak dikkatimi çekince aklıma babam geldi. Ne sesi ne de görüntüsü yoktu. "Babam nerede?" Bardağımı koymak için tekrardan ayağa kalkıp annemin yanına kadar gittim. Bu sırada önündeki üç farklı çeşit reçel kavanozuyla uğraşıyordu. "Ekmek almaya gitti. Dün gece başından ayrılmadı Mahru, biliyor musun?"

Başımı eğip üzerimdeki pijamalarımı seyretmeye başladım. Bu tür cümleler beni oldum olası utandırıyor zaten. "Çok mu kötüydüm?" Kafasını sağa sola sallayarak cıkladı. "O yüzden değil. Yusuf'un geri döndüğünü duyunca..."

Annemin cümlesini bitirmesini bile beklemeden az önceki yerime tekrar oturdum. Madem öyle babam gelince ben ona nasıl bakacağım? Yanaklarım şu anda bile alev almaya başlamışken pek de normal bir kahvaltı olacak gibi gelmiyordu. Uzun zamandır ailecek yapamadığımız kahvaltı geleneğimizin çürümeye başladığını düşünmeye başlayacakken böyle bir kahvaltı da yüzlerimizi görmemiz iyi de olabilir. Allah'ım yardım et! Çaresiz kalmak kadar kötü bir şey olmadığını son bir ayda yaşayarak öğrenmiştim. Hatta öğrenmeye devam ediyordum!

"Sahi ya, Mahru, sen bu nişanı atmayacak mısın kızım?" Annemin bu ani çıkışlı sorusuyla kalp ritimlerimin dengesi yine bozuldu. Bu konudaki ciddiyetini hiç bu kadar düşünmemiştim. İster istemez kaşlarımı çattım ve kollarımı masanın üzerinde birleştirip anneme daha çok yaklaştım. "Anne, daha ilk olaydan nişan atarsam ya da evliliği bozarsam ne kadar doğru olur bu?" Ağzımı açma sırası bendeydi.

"Hanım! Mahru kalktı mı?" Babam elindeki poşetlerle çoktan eve gelmişti. İnşAllah benim anneme söylediklerimi duymamıştır. Yoksa böyle bir konuda ne annemi ne de babamı karşıma alamazdım. Elindeki poşetleri almak için ayağa kalkıp yanına kadar gittim. "Ben uyanalı çok oldu baba!" deyip gülümsedim. İlk önce yanaklarımdan öptü ve poşetleri öyle verdi.

Ekmekleri masaya bırakıp, poşetteki diğer bakliyatları da yerlerine yerleştirdim. Annemde bu sırada çayları koyuyordu. İşim bitince masaya, babamın sağına oturdum. Babam kendine aldığı gazetesinin ilk sayfasından başlamıştı okumaya. Arada bir annemle gözlerimiz kesişiyordu ama ya o ya da ben başka tarafa bakıyorduk.

"Kına gecesini bu hafta içi yapacaksınız değil mi?" Babamın her şeyden bihaber oluşu, onu bu soruyu sormaya itiyordu. Annemle birbirimize baktık uzun süre. Ardından babam gazeteyi tek elinde toplayıp çayını yudumlayınca, kafamı aşağı yukarı salladım. Ah babacığım, ah. Annem neler düşünüyor bir bilsen.

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin