Acınası hale gelen durumlar arasında benim duygularım da yer almalıydı. Yusuf geri dönmüştü ve aramız yine düzelmişti. Yarın akşam kına organizasyonum vardı. Bayanlar arasında yapılacaktı ve ben onca kadının arasında ki en mutlu kişi olmalıydım. Oynamayı bilmesem de istediğim gibi oynayıp gecenin sonunda kına yakılırken de ağlamalıydım. Ama işler hiçte planladığım gibi gitmeyecek düşüncesi, bir an olsun beni yalnız bırakmıyordu.Heyecandan mıdır bilmem, uyandığımdan beri midem bulanıyordu. Öğle namazımı kılarken midem ağzıma gelip durmuştu. Yine de bir şeyim yokmuş gibi yapmak zorundaydım, çünkü bugün çeyizim/bohçam gidecekti. Kendi evime, evimize. Hem Yusuf'un hem de benim çeyizliklerimiz, bizim evimizde aile arasında açılacaktı. Uzun zamandır görüşmediğimiz teyzemler ve yengemler gelecekti.
İçime derin bir nefes çektim ve dışarıya büyük bir of gönderdim. Evrene gönderebileceğim en iyi şey şu anda buydu. En fazlası kusmuk olurdu herhalde. Tövbe tövbe ya!
Odamdan çıkıp annemin yanına geçtim. Kapıda çeyiz sandıklarımla beraber Yusuf'un göndereceği adamları bekliyordu. Kolunda ki çantasında çalmaya başlayan telefonu ararken beni ancak farketmişti.
"Mahru, beklesene şurada. Adamlar gelince gösterirsin sandıkları." Ağzımı açmama fırsat vermeden telefonuyla beraber salona doğru gitti. Bende el mecbur kapıya dikildim.
Bu sırada yan villada ki evin sahiplerinden Gülten teyze ile kızı geçiyorlardı. Onlarla konuşacak halim olmadığı için görmezden gelmeye çalıştım. Bildiğiniz arkamı döndüm. Ancak bu durum Gülten teyzeyi durdurmaya yetmemiş olmalı ki "Gülrû! Kız!" deyip koşa koşa gelmişti.
Suratıma yapmacık da olsa bir tebessüm yerleştirip arkamı döndüğüm de meraklı gözleriyle sandıklara bakıyordu. "Ben Mahru, Gülten teyze."
"Kız, bunlar ne böyle. Taşınıyor musunuz yoksa?" Bizden haz ettiği söylenemezdi ama komşuluk görevi diyorlar ya...
"Hayır," dedim kafamı sallarken. "Evleniyorum da ben, çeyizlerimi götürüyorduk." Cümlemi dişlerimin arasından zorla kurmuştum. İmalı imalı. Ancak anlamıyorlardı.
"Ne?! Ne ara buldun kız sen?! Ama doğru, bir ara sizin eve habire gelen bir çocuk vardı. Ben senin kuzenine benzettiydim onu ama bak sen Mahru hanıma! Büyümüştür evleniyormuş!" Nefes almadan, aralıksız, otomatiğe bağladığı saniyelerin ardından sağ dirseğinin yanında ki kıza vurdu ve suratını ekşitip ona döndü. "Bir sen evlenemedin!"
"Aa! Gültenciğim! Nasılsın? Bayadır görüşemiyorduk." Annem sonunda arkamdan çıkagelmişti. Yerimi ona verip kendimi mutfağa attım. Allah'ım ya! İnsanların diline düşmek böyle bir şey herhalde. Ne zor insanlar var böyle!
Kendime koyduğum bir bardak suyu daha içemeden omzumdaki çantam titremeye başladı. Arayan kişi Gamze olmalıydı. Onu da çağırmıştım ama direk eve geleceğini söyleyince ısrar edememiştim.
Yusuf Mim Arıyor...
Kalbimin atış hızı bir anda değişmişti. Bu heyecan yaşayabileceğim en güzel heyecan olmalıydı.
"Efendim?" Elimdeki bardakla masaya geçtim ve sandalyeye oturdum. Bu sırada telefonu kulağım ile omzumun arasına yerleştirmekle uğraşıyordum.
"Mahru'm! Nasılsın?" Bilerek yapıyor olmalı. Böyleyken bile suratım kıpkırmızı oluyordu.
"İyiyim Yusuf, sen?" İçeriden hâlâ annemle Gülten teyzenin sesi geliyordu. "Bende İyiyim. Bak ne diyeceğim annelerin bu çeyizmiş bohçaymış işlerini bitirdikten sonra Gamze'yle alayım sizi, Görkem'i de alırız. Şu çocuk da sonunda teklifini eder, he?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHRU
SpiritualMahru ve Yusuf *** "... Bu yüzden Allah'ın huzurunda sana tekrar soruyorum..." dedikten sonra sağ elimdeki tektaşı nazikçe çıkardı ve önümde dizinin üstüne çöküp, başını da önüne eğdi. "Sana istediğin gibi bir eş adayı olmak isteyen bu adamla evlen...