Medyada ki şarkı yazarken iyi geldi. Okurken de iyi gelebilir...
Emir Can İğrek - Gönül DavasıHer şeyden ayrı, her şeyden daha uzak, sessiz ve sakin bulabildiğim tek ortamdı belki de burası. Hele ki son zamanların tonlarca kargaşasına göre kafa dinleyebileceğim tek yer. Kulaklarıma dolan ağaç yapraklarının hışırtısı eşliğinde seyrek kuş cıvıltıları ve deniz... kollarını kocaman açmış ve herkese istediği değeri verebilecek deniz... Sahiden öyle değil miydi? Herkese ne kadar istiyorsa o kadar yetebilecek bir kaynak. Tabii her şeyden önce Yüce Allah var! Namazlarımda sığındığım, Kur'an-ı okuyarak içime huzur dolduran tabii O'dur. Ancak öyle bir şey ki denize ne kadar girmek istersen o kadar girersin. İşte orada istediğin kadarıyla ilgi görmek sözcüğü değer kazanıyor.
Telefonumun sinir bozucu sesi milyonuncu kez daha kulaklarımdaki yerini alırken, istemsizce kaşlarımı çattım. Sabahtan beridir bu kıyıdayım ama gelen hiçbir çağrıyı açmadım. Adı üstünde: kafamı dinleyeceğim. Ama Yusuf inat ediyor gibi on dakikada bir arayıp duruyordu. Yanıt alamadığı gibi pes de etmiyor!
Telefonumu tekrar meşgule verdim ve kafamı, ağaçların arasından zorlukla gözüken gökyüzüne çevirdim. Ya burası çok güzel! Belki de Bursa'nın en güzel ayrıntısı burası olabilir!
"Bir dahakine kafanı dinleyeceğin zaman telefonunu kapat da meraktan bir yerlerimi çatlatayım!"
Tanıdık gelen sesle kafamı hemen o yöne çevirdim. Bu gördüğüm sadece bir hayal olmalı! Allah'ım ya! Beni burada bile nasıl buldu?!
Rahatlıkla yanıma gelip kurulup sağ kolunu bankın üzerinden omzuma atmıştı. Sinirlerim bozulsun diye yapıyor kesinlikle...
"Ne işin var burada? Nasıl buldun beni? Ya ben senden bir saniye bile kurtulamayacak mıyım?"
Yanımdaki çantamı ve yediğim atıştırmalıkların çöplerini toplayıp gereksiz bir fışırtıyla önünden geçip ilerlemeye başladım. Gerçekten sinir bozucu bir insandı kendisi!
"Mahru! Nereye gidiyorsun Allah aşkına? Yeni geldim daha, soluklansaydım iki dakika!"
Bir de ne diyor ya!
"Seni engelleyen bir şey mi var sanki! Soluklanmana devam et, ben gidiyorum!" deyip elimdeki çöpleri çöp kutusuna attıktan sonra geldiğim yolu tekrardan geri dönerken kolumdan çekilmemle sendelemem bir oldu. Ya düşseydim? Bir de sımsıkı tutmuş!
"Senin olmadığın yerde nasıl soluklanabileceğimi düşünürsün? Sen yokken göğüs kafesimin sıkıştığını, kalbimin atmayı bıraktığını anlatamıyor muyum ben sana?"
"Ne?" Anlam veremediği sözlerine karşılık aldığı tepkiyi beğenmediğini anlatan bıkkın bir yüz ifadesiyle kolumu bırakıp ellerini şişme yeleğinin cebine koyduktan sonra "Nereye gideceksen ben seni bırakırım," deyip önümden ilerlemeye başladı. onu sinirlendirmemden nefret ediyor olabilir, benim de ona bayıldığım söylenemez (!)
"Hala ne duruyorsun, gelsene!"
***
"İmam nikahı işini de bir an önce halletmek lazım aslında, ne dersin Mahru?"
Beni eve götürmesini istedikten dakikalar sonra deniz kıyısında bir yere getirmişti. Bir şeyler yedikten sonra kalkarız demişti bir de. Eğer kilo alırsam sadece Yusuf yüzünden alacağım, eminim!
"Ay sonunda bir şeyde de bana fikrimi sormak birinizin aklına geldi! Bu ne ya? Yangından mal kaçırmak kelimesini hakkını vererek yapıyorsun maşAllah!" deyip haklı olduğumu düşündüğüm şekilde karşı çıktım. Sesimi her ne kadar yükseltmemeye çalışsamda Yusuf'un arkasında ki masada oturan kişiler ne olduğunu anlamak için arkalarını dönmüşlerdi. Tövbe yarabbim ya!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHRU
SpiritualMahru ve Yusuf *** "... Bu yüzden Allah'ın huzurunda sana tekrar soruyorum..." dedikten sonra sağ elimdeki tektaşı nazikçe çıkardı ve önümde dizinin üstüne çöküp, başını da önüne eğdi. "Sana istediğin gibi bir eş adayı olmak isteyen bu adamla evlen...