Bölüm 33 - Mahru

12.2K 690 50
                                    


Öğle namazımın son sünnetini de eda ettikten sonra raflarımın en üstünde duran Kur'an-ı'mı aldım ve tekrardan seccademin başına geçip Cuma suresini okumaya başladım. Her Cuma günü kendime farz edindiğim bir konuydu Cuma suresini okumak. Peşinden de Yusuf suresini okumak...

Derin bir nefes çektim içime. İki sureyi de tamamen okuduktan sonra duasını ettim ve tekrardan rafa yerleştirdim Kur'an-ı'mı. Ev her zamanki gibi sessizdi. Üzerimdeki feracemi çıkartıp seccademi de topladım ve odamdan çıktım. Gamze'nin daha fazla bizde kalması abartı olacağı için onu zar zor ikna edip evine yollayalı iki gün olmuştu. Bana o haberi verdikten sonra evine yollamıştım. Ne de olsa onun da bir özel hayatı var.

Mutfağa geçip kendime bir bardak soğuk su doldurdum ve sandalyeye kurulup suyumu tek nefeste içtim. Annem mahalle aralarında kurulan pazarlardan birine gideceğini söyleyip evden ayrılmıştı. Babam zaten işteydi. Melda anneyle en son önceki gün görüşmüştük telefonda. Yusuf'un hala Romanya'da olduğunu ve iyi olduğunu söylemişti. Ben Yusuf'u aramayı hiç denememiştim şimdiye kadar. Gamze'yle annem çok fazla ısrar etmişti ama ısrarlarına, telefonumu tamamen kapatarak yanıt vermiştim.

Ama aklıma sürekli Yusuf'unda bir nevi naz yapıyor olabileceği geliyordu. Ve ben onu aramadan gururuna yenilebileceğini düşünüyordum. Yani geri dönemeyeceğini. Bunu düşündükçe de elim sürekli telefonuma gidiyordu. Ama arayamadan yine ekranı kilitleyip kalıyordum.

Elimdeki su bardağımla oturduğum sandalyemden kalktım. Bardağı tezgahın üzerine bıraktım ve hızlı adımlarla odama kadar gittim. Bu seferde vazgeçmeden Yusuf'u aramam gerekiyordu(!). En son yatağımın üzerine bıraktığımı hatırladığım telefonu çalışma masamın üzerinde bulduktan sonra oturma odasına geçtim. Yeşil alana bakan camın önüne geçtim ve rehberden Yusuf'un numarasını bulup yeşil butona bastım. Anlık cesaretime anlam veremeyip saniyelerce ekranda yazan isime baktım.

İçime çektiğim derin nefesle beraber besmele de çektim. Hayırlı bir şeyler olmalıydı! Kulağıma ancak götürdüğüm telefon çalıyordu! Sahiden de Yusuf'u aradığıma hala inanamıyordum. Sağ elimle telefonu kulağımda tutarken sol elimle de, işe yaramayacağını bilsem de, kendime hava yapıyordum.

"Efendim?" Duyduğum sesle bütün kaslarım kaskatı kesilmişti. Bismillahirrahmanirrahim. Kalp atış hızım değişip beni krize depar atarak götürüyordu. "Mahru?" Ses nasıl özlenir? İlk defa bir insan sesini duyduğuma bu kadar mutlu oluyordum. Allah'ım!

"E-efendim?" Kendime hakim olamayarak kekelemiştim. Ancak şu anda bu kadar konuşabilmiş olmama bile şaşırmalıyız! "Yusuf, nasılsın?" deyip aradaki buzdan duvarı yıkmak istemiştim. Ne kadar işe yararsa...

İçine benim kadar olmasa da derin bir nefes çektiğini duyabilmiştim. "İyiyim Mahru, sen?" Sesinde ki ciddiyet tonunu bana karşı kullandığını ilk defa duyuyordum ve büyük ihtimalle iyi bir şey değildi bu. Bende en az onun kadar ciddi olmaya çalışarak, "İyiyim," dedim ve kaldım öylece. Daha ne diyebilirdim ki. Durduk yere suç işlemiş durumuna düşmüştüm ve aynı şekilde de kendimi affettirmeye mi çalışmalıydım? Bunu yapmamalıydım. Henüz Yusuf'la aramızdaki buzdan duvarın sebebini bile tam olarak bilmiyorken böyle bir şeyi yapmamalıydım. Ayrıca Gamze'den kesin emir almıştım!

"Böyle nefeslerimiz mi konuşacak Mahru?" Duyduğum ses içime serin sular serperken, dengesiz kalp atışlarım konuşmama engel oluyordu. Benim aksime Yusuf'un sesi gayet sakindi. Ufak bir öksürükle boğazımı temizledim. Sesimi bulduktan sonra ancak konuşabilmiştim.

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin