Multi: Evren
"Bir de onu öperken de baktın ya bana..."
İkinci bardağımdan bir yudum daha aldım.
"Git gözüm görmesin güzelliğini... Yeniden sen diye deliremem."
Ve bir yudum daha...
Şarkı akıp giderken gözlerimin önünden kayıp giden geçmiş, bardağı sıkıca kavramama neden oldu. Başımı kaldırıp barmene baktım, işiyle ilgileniyordu. Diğerlerine baktım, onlar da işleriyle meşguldü.
"Onunla evdesin her gün, boynuna yapışıp azdırma."
Bardağımı tek dikişte bitirip ayağa kalkarken sigara paketimi cebime koydum. Aynı yerden cüzdanımı çıkarıp hesabı ödedikten sonra mekandan çıkıp motoruma bindim.
Biraz içmiştim ama hala ayıktım. Kaskımı kafama geçirip motoru çalıştırdım.
Hızlandım,
Hızlandım.
Hızlandım...
Zihnimin, akan rüzgarın etkisine yenilip düşünmeyi bırakmasını diliyordum.
Ama öyle olmadı.
Kulaklarımda çalan bir başka şarkı, başka bir anıyı gözlerimin perdesine gererken yutkundum.
"Saç teli güneşime meydan okuyan kadın, iste, sana öleyim."
Dişlerimi sıkıp daha da hızlandım.
Yağmur damlaları gökyüzünden düşmeye başladığında dudaklarımda kırık bir tebessüm belirdi. Sanki bulutların yerine yüreğimi koymuşlardı da, usul usul ağlıyordu.
Damlalar görüşümü puslandırırken hızımı düşürmek yerine arttırdım.
Belki de ölmekti amacım.
Bu sefer kulaklarımı dolduran cümleler bir şarkıya değil, O'na aitti.
"Bugün beni almaya gelme, Aşkım. Biraz işim var, kendim döneceğim." Demişti. Önce kabul etmemiş, sonrasında çok ısrar edince dikkatli olmasını söyleyip telefonu kapatmıştım. Ona elbette güveniyordum. Ama o kadar güzeldi ki... Hep en güzel çiçeğin koparıldığını bildiğimden, tek başına dışarıda olmasından hoşlanmıyordum.
Bir süre evde takılıp canım sıkılınca dışarı çıkmaya karar vermiştim. Üzerimi giyinip motoruma binmiş, yeni yeni gitmeye başladığım mekana doğru sürmüştüm. Pek sık uğramazdım ama aklıma yapacak başka bir şey gelmemişti.
Motordan inip mekana girdim. İçecek bir şeyler almak için barmenin olduğu yere doğru adımlıyordum ki, ayağım yere basmadan hemen önce donup kaldım.
Gözlerim kanıyordu.
Ya da kandırılıyordu.
Bu, ya bir halüsinasyondu ya da korkunç bir kabusun pençelerinde can vermek üzereydim.
Gerçek olması mümkün değildi.
Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Karşımdaki görüntünün kaybolmasını diledim. Ama yine ve yine olmadı.
Olanları idrak ederken tüm öfkem avuçlarımda toplanmış gibiydi. İşte o anda anlamıştım.
Kandırılan gözlerim değil, yüreğimdi.
Öfkem, beni bile korkutacak dereceye ulaşmıştı ve ben hala ona zarar vermekten korkuyordum.
Hızla oraya doğru ilerleyip kolundan tuttuğum gibi ayırdım Ecrin'i yanındaki şerefsizin dudaklarından. Hala aklım almıyordu. İnanmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
Teen FictionJaponca bir kelime olan aware, olağanüstü bir güzelliğin, kısa bir anın içimizde yarattığı his anlamına gelir. 🌸🌸🌸 "Sormak istediğim bir şey var." Dedim. Beni teşvik edercesine başını salladığında devam ettim. "Sen bana anlatırken içtik de niye b...