EVREN TÜRKYILMAZ
"Elimi tutabilirsin, düşeceksin."Eşek gözlerinin ucuyla bana baktı, sahte bir kibirle küçük burnunu havaya dikip "Teşekkürler, istemez." diyerek yata adım attı.
Kıvrılan dudaklarımı gizlemeden hemen peşinden adımlarımı sıraladım.
Erdem denen herifin mükemmel jesti yatta yapılan bir kokteyldi ve kesinlikle beklediğim bir şeydi bu. Bu adam hakkında burnuma pis kokular geliyordu ama bekleyip görecektik.
Hayır, burnuma gelen pis kokuların her fırsatta Toprak'a yaklaşmaya çalışmasıyla alakası yoktu. Onun için parti ayarlamasıyla falan hiç ilgilenmiyordum zaten.
"Toprak, ne kadar güzel olmuşsun." diyen kısık ses beni düşüncelerimden sıyırırken gözlerimi direkt karşıya, o herife diktim.
Ne yapıyordu o? Toprak'a iltifat mı ediyordu? Aman zahmet etmesindi, toprak zaten ne kadar güzel olduğunun farkında olan bir kadındı ve herhangi bir yavşağın tescillemesine ihtiyacı yoktu.
Toprak'ın yüzüne baktığımda dudaklarında gözlerine erişememiş bir tebessümün asılı durduğunu gördüm. "Teşekkürler, Erdem Bey. Burası çok hoş olmuş, zevkiniz taktir edilesi."
Erdem, Toprak'tan herhangi bir iltifat duymanın verdiği sevinçle elini öne doğru uzatarak Toprak'ın elini yakaladığı gibi dudaklarına götürdü.
Kan basıncım sıfırın üstünde nirvanalara ulaşırken irileşmiş gözlerimle öne doğru atılıp Toprak'ı belinden nazikçe kavrayarak kendime çektim.
Erdem'in eli havada donakalırken bize gözlerini kaldırarak bakmaya başladı. Elinin havadaki yolu tamamlamasına müsaade etmeden sol elimi tokalaşmak için ona doğru uzattım. Az önce beni fark etmemiş olmalıydı ama artık burada olduğumu belli etmenin vakti gelmişti.
Artık birçok şeyin vakti gelmişti.
Toprak'ın elini isteksizce bırakıp benim elimi sıkarken çenesindeki kemiklerin belirginleştiğini görebilmiştim. Sinirlenmişti şerefsiz. Sinirlensindi, daha çok sinirlenecekti.
"İyi akşamlar Erdem Bey, nasılsınız?" diye sordum. Asla merak etmiyordum ve yüksek ihtimalle bunu o da biliyordu.
"İyi akşamlar," dedi ağzının içinden mırıldanarak. Benimle tokalaştığı elini yavaşça cebine sokup yüzüne ukala bir ifade yerleştirdi. "Davetli listesinde adınız var mıydı acaba?"
Davetli listesi mi? Elbette öyle bir liste yoktu ve tamamen sıkıyordu.
Toprak dahil olma gereksinimi duyarak -bu sırada kolumdan kurtulmak için hiçbir girişimde bulunmamıştı- "Evren'i ben çağırdım Erdem Bey." dedi tatlı yanaklarında yukarı doğru bükülen dudaklarıyla.
Erdem "Ah," dedi. "Senin misafirin olduğunu bilmiyordum, başımızın üstünde yeri var o halde." Toprak'ın misafiri olduğumu anlamış olması için çok yüksek bir IQ'ya ihtiyacı yoktu halbuki.
Başının üstünde yeri olan tek şey üç kiloluk yumruğumdu ama henüz haberi yoktu. Çok yakında olacaktı.
"Aslında bakarsanız biz çok kalamayacağız." dedim Toprak'ın belindeki kolumu sıkılaştırıp onu iyice kendime yaklaştırarak. Bu sırada sıklaşan nefesini ve heyecanla çarpan kalbini hissediyor, duyuyordum.
Erdem dallamasının tek kaşı havaya kalkarken neden diye sormasına fırsat vermeden dudaklarımı Toprak'ın güzel kokulu saçlarına dokundurarak içime derin bir nefes çektim ve son noktayı koydum. "Bizim bazı planlarımız var."
Toprak yavaşça ince kolunu belime sardı ve deri ceketin altına soktuğu eliyle belimi cimcikledi. Dışarıya renk vermeden ona döndüm ve sırıtarak göz kırptım. Gözlerimi Erdem'e tekrar çevirdiğimde "Elbette, başka bir gün daha uzun kalman şartıyla hiçbir sorun yok Toprak." dedi beni muhattap almadığını açıkça belli ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
Teen FictionJaponca bir kelime olan aware, olağanüstü bir güzelliğin, kısa bir anın içimizde yarattığı his anlamına gelir. 🌸🌸🌸 "Sormak istediğim bir şey var." Dedim. Beni teşvik edercesine başını salladığında devam ettim. "Sen bana anlatırken içtik de niye b...