İyi okumalar fıstıklar💕
🐾🐾
"Seni dinliyorum, Teyze."
Nefes borum aldığım her nefeste daralıyor gibiydi. Müthiş bir karanlık koşarak üzerime doğru geliyordu ama ne kaçabiliyor ne de saklanabiliyordum. Fakat dayanmak zorundaydım. Bu bir mücadeleyse bana da sonuna kadar direnmek yakışırdı.
İşte bu yüzden omuzlarımı dikleştirip sesimi daha güçlü bir tona bürüdüm."İstersen yanına geleyim, öyle konuşalım."
Evren gözlerini büyütüp baktı bana. Bu kadar hızlı bir karar vermiş olmama şaşırmış olmalıydı ama benim de düşünecek vaktim olmamıştı ki. Bir şeyleri kurtarmaya çalışıyordum.
Hattın öbür ucundan sıkıntılı bir nefes yükseldi. Bu, yumruğumu sıkmama sebep oldu. Çabuk olmalıydı, bekledikçe gerginliğim artıyordu.
"Toprakçığım, nasıl söylesem bilemiyorum ama..."
Bir anda dışarıdan gelen şehrin gürültüsü duyabildiğim tek şey haline geldi ve kalbim gümbür gümbür atmaya başladığında yutkunmak bile benim için imkansızdı. Nefes alabilmek için elimden gelen her şeyi yapıyor olmama rağmen ciğerlerime yerleştirilmiş olan o içi boş balon bir türlü dolmuyor, balon şişmiyordu. Nefesim bana yetmiyordu.
Telefonum parmaklarımın arasından kayıp düşerken Evren'in endişeyle irileşen gözleri görüş açıma girdi. Dudakları kıpırdıyordu ama ne söylediğini duyamıyordum ki... Kalbimin sesi ve şehrin gürültüsünden başka hiçbir şey duyamıyordum. Gözlerimi kapattım.
Başıma saplanan o müthiş ağrının ardından kulaklarımdaki şehir gürültüsü ve kalbimin atış sesi silindi ve ince, tiz bir siren sesi duyulmaya başladı. İnanılmaz bir kulak çınlamasına benzeyen bu ses, ellerimle kulaklarımı kapatmama sebep olmuştu ama hiçbir işe yaramadığı ortadaydı! Kulaklarıma ellerimi ne kadar sert bastırırsam sesi o kadar şiddetli duruyordum.Bedenimin farklı yerlerinde dokunuşlar hissettiğimde bile aralayamadığım gözlerimden sızmaya başlayan yaşları da ben kontrol etmiyordum. Boğazımdan boğuk bir hıçkırık kaçtığında kendimi durdurmaya çalışmadım ama bedenim üzerinde sağlayamadığım denetim beni korkutmaya başlamıştı. Belli belirsiz hissettiğim eller, ellerimi kulaklarımdan uzaklaştırmaya çalıştı ama sanki parmaklarım kafa tasıma görünmeyen iplerle dikilmişti de bir türlü ayrılamıyordu.
Gözyaşlarım arttı. Ve ardından hıçkırıklarım... Bana ne oluyordu?
"Toprak!"
O güzel ses, beni karanlığıma uğurlayan sihirli bir ninniydi fakat zihnimin bilinmeyen bir karanlığa gömülmesi yine de çok sancılı oldu. Hissettiğim son şey ise saçlarımda hissettiğim dudaklardı.
Dört saat sonra
Başım o kadar çok ağrıyordu ki bulunduğum yer her neresiyse, içeride konuşanların sesini duysam da ne söylediklerini anlayamıyordum. Kaşlarımı çatıp elimi başıma götürdüğümde sol elimdeki acı, dudaklarımdan sert bir nefes çıkmasına sebep oldu. Gözlerimi kırpıştırıp açmayı denedim. İlk denemede başarısız olsam da başımdaki ağrının şiddetini azaltmasıyla yanımda konuşulanları anlayabilir hale gelmiştim. Algılarım son derece kapalı olmalıydı ki elime acı veren şeyin ne olduğu hakkında hiçbir fikir üretemiyordum.
"Uyanıyor galiba, Allah'ım çok şükür..."
Kulağıma, ardından zihnime sızan bu ses bir kadın sesiydi ama gözlerimin önüne bir silüet çizilmemişti. Kaşlarım, başıma bir kez daha saplanan ağrıyla çatılırken bir kez daha gözlerimi açmayı denedim. Bu kez görüşüm net olmasa da bir şeyler görmeyi başarmıştım. Sağ elim, uzun, ince parmaklar tarafından kavrandığında ben gözlerimi tamamen açmayı başarmış, o tarafa bakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
Teen FictionJaponca bir kelime olan aware, olağanüstü bir güzelliğin, kısa bir anın içimizde yarattığı his anlamına gelir. 🌸🌸🌸 "Sormak istediğim bir şey var." Dedim. Beni teşvik edercesine başını salladığında devam ettim. "Sen bana anlatırken içtik de niye b...